28 Aralık 2013 Cumartesi

Borges’in izinde

Borges’in izinde

Jorge Luis Borges için ne demeli, kitaplar babası mı? ‘Kitapadam’ da diyebiliriz. Dünyası kitaplardan ibaret değildi yalnızca; kâinata kütüphane diyor ve cenneti de bir kütüphane biçiminde hayal ettiğini söylüyordu.

Ali Çolak

İnsanın kitapla ilişkisini haber veren bütün güzel sözleri hak ediyordu şüphesiz. Daha 16’sında Pygmalion kitabevinde çalışırken, kıdemli müşterilerinden Jorge Luis Borges’in “Bana kitap okur musun?” teklifiyle başına talih kuşu konan Alberto Manguel, onu kütüphanesinde gördükçe hayretler yükseltecektir: “Bu yaşlı kütüphaneciyle kitapları arasında fizyoloji yasalarının imkânsız diyeceği türden bir ilişki bulunduğuna tanıklık edebilirim.”

     Manguel hayretlenmekte haklıdır, çünkü Borges, kitaplar söz konusu olduğunda hiçbir zaman görmeyen biri gibi davranmıyordur. Bazen gidip raflardan bir kitap seçiyor; her bir cildin nerede olduğunu biliyor ve hiç mi hiç sektirmeden oraya yöneliyordur. Bazen rafların pek tanıdık olmadığı bir yerde, örneğin yabancı bir kitapçıda buluyordur kendini. Manguel’in demesine göre burada çok garip bir şey oluyordur. “Borges, sanki kabartma bir haritanın engebeli yüzeyinde elini gezdirircesine kitapların sırtlarını elliyor ve bu bölgeyi bilmese bile derisi, bu coğrafyayı onun adına okuyor. Parmaklarını, daha önce kapağını hiç açmadığı kitapların üzerinde gezdirirken bir zanaatkârın sezgisine benzer bir şey, hangi kitaba dokunmakta olduğunu ona söylüyor sanki, böylece kesinlikle okuyamadığı başlıkları ve adları çözebiliyor.”

     Evinde, müdürlüğünü yaptığı Ulusal Kütüphane’nin bürosunda yahut Pygmalion gibi herhangi bir kitapçıda böyleydi bu. Borges, kitapları dinliyor, sırtlarına dokunuyor ve konuşuyordu onlarla. “Binlerce yıl önce başlamış olan ve asla bitmeyeceğine inandığı bir diyaloğu sürdürdüğünü, derinlerde bir yerde biliyordu.”

     İngiltere’de Voxburner firmasının araştırmasından, gençlerin dijital değil, basılı kitabı tercih ettiğini öğrendiğimde –ki bu bilginin verdiği mutluluğu arkadaşımız Musa İğrek’e borçluyuz- Borges haklıymış, dedim. Ülkeler ve çağlar değişir fakat kitaba dokunmanın verdiği hazzı hiçbir dijital nesne karşılamaz. Musa İğrek şöyle yazmıştı: “1.420 kişi üzerinde yapılan ankete göre,16-24 yaş arası okurların % 62’si e-kitap yerine, basılı kitabı tercih ediyor. Anketin sonuçları, gençlerin okuma alışkanlıklarına yönelik gittikçe kemikleşmeye doğru yol alan önyargıyı yıkıyor. Teknoloji bağımlısı olarak ‘etiketlenen’ 16-24 yaş arası okurların basılı kitabı tercihlerindeki en büyük etken, e-kitapların fiyatının yüksekliği ve basılı kitabın kendilerine verdiği fiziksel his. Bunun yanı sıra bu genç okurların araştırma sorularına verdiği ‘Kitabın kokusunu seviyorum’, ‘Biriktirmeyi seviyorum’, ‘Kullandıktan sonra satabilirim’, ‘Arkadaşlarıma ödünç verebilirim’ ve ‘Dolu bir kitaplığımın olmasını seviyorum’ gibi cevapları da bir hayli dikkat çekici.”

     Borges’in kitaplarla kurduğu sıra dışı ilişkiyi mübalağalı bulabilirsiniz fakat görüyoruz ki, onda bir tutku, bir yaşama biçimi olarak ortaya çıkan bu sevgi, bugünün dijital çağında hiç de ummadığınız gençlerin tavrında yeniden ortaya çıkabiliyor: ‘Kitabın kokusunu seviyorum’!

     Alberto Manguel’in geçenlerde ülkemize ziyaretiyle eşzamanlı yayımlanan yeni kitabı Okumalar Okuması, kitaplarla muaşakanın lezzetini bir kere daha duyuruyor ve kitap üstüne hâlâ yeni sözler söylenebileceğini düşündürüyor. ‘İdeal Okurun Tanımına Yönelik Notlar’ denemesinde, okura kendini test edebileceği maddeler sıralıyor Manguel. Acaba ben ideal okur muyum? Bu testin sonuçlarının, hepimiz için eğlenceli olacağı kesin. “Ben ideal okurum.” diyebilmek herkesin harcı olmasa gerek fakat Alberto Manguel’in cümlelerini duymak bile insanı mesut etmeye yetiyor: “Bir kitabı kapattığında ideal okurlar, onu okumasalar dünyanın daha yoksul olacağı duygusuna kapılır.”, “Yüzyıllar öncesinin bir kitabını okuyan ideal okur, kendini ölümsüz hisseder.” Yetinmiyor Manguel ve okura ölümsüzlük suyu içiriyor: “İdeal okur, bir kitap için yeniden canlanma vaadini taşır.”

     Öyleyse, bir iyi okuru hangi curcuna mutsuz edebilir? Velev ki yaşadığı yer ‘muz cumhuriyeti’ olsun!

K: zaman