14 Temmuz 2013 Pazar

Antalya Güncesi

Pet yaşamı.

  • Mahallemizde her sitede ve apartmanda evcil hayvanlar bulunur. Standart örnekler kedi ve köpekler başta gelir; ancak yelpaze oldukça geniştir: tavşandan şahine dek bir kısım hayvanat bu yelpazede kendine yer bulur.
  • Sabahat teyzede mahallemizde kedileriyle maruftur. 20den fazla kedisini sabah, öğle ve akşam demeden besler; onlarla oynar. Civarın en tombul kedileri Sabahat teyzeninkilerdir. Sabahat teyzenin kedilerinden birkaç tanesi ben çağırdığımda hemen koşarak gelirlerdi ; onlarla oynardım ve ara sıra doyururdum. Son bir aydır ortada görünmez oldular. Hele benim ıslığımı duyar duymaz koşmaya başlayan yeşil gözlü tombul kedime hasret kaldım. Anlaşılan toprak, bahçe, tarla ve sera işleri temama erdi; bizim kediler de yazın sıcağından kaçarak yaylaya göçtüler.
  • Gene mahallemizde 30 köpeği ve 15 kedisi olan Cihangir dayı vardır. Her sabah saat altıda köpeklerin yiyeceklerini verir; sadece kendininkilerini değil ha, mahallede ne kadar başıboş köpek varsa onları da doyurur. Bulduğu yaralı hayvanları tedavi eder; ettirir. Evinin bahçesini görseniz gözlerinize inanamazsınız: o kedilerle köpekler birbiriyle kardeş gibi geçinirler; yan yana aynı kaptan yemeklerini taam ederler; beraber oynaşırlar; sonra koyun koyuna yatarlar. Cihangir dayı da evini satıp ilerdeki villalardan en uzağına yerleşti. Bizim mahalle tam ortasında yer alan o kadar kedi ve köpeği kaldıramadı. Sanırım birileri şikayet etmiş olmalı.
  • Evcil köpekler de boy boy. Geçen gün bir Alman kurduna rastladım; villalardan birinde oturanlarınmış. Böyle tatlı bir köpek görmedim. Mahallenin bütün çocukları başına toplandılar. Bittabii dişi köpekleri de :) Ne kadar uslu dedim sahibine. Öyle dedi ve güldü. Sen bunu bir de bizim villanın bahçesinde gör. Çevreden geçenlere veya girmeye teşebbüs edene karşı. Saf bir alman kurdu yavrusu 10 000 avrodan satılıyormuş. Dudağım uçukladı.
  • Mahallemizin baykuşu da var. Her geceyarısına doğru yüksek binalardan birinin tepesine tüneyip guk guk deyu bağırır. Birkaç gün önce bizim komşu çöp dökmeye çıktığında bir baykuş yavrusu buldu. "Sana vereyim, sen bak" dediyse de "yok" dedim. Suret-i katiyyede namümkin. Prensip icabı. "Hem sen bulmuşun sen besle sevabı da sana ait olsun!" Eh mecburen bizim komşu yavru kuşa bir kaç gün baktı. Ancak bir sorun çıktı. Yavru kuş, bizim komşu ne yiyecek koyduysa önüne, yemiyordu. "Su da mı içmiyor?" dedim. Su içiyormuş ama yemeklerden hiç birine dokunmamış. "O zaman balkona koy" dedim. "Annesi cik cik bağırışını duyup gelir onu alır!" Komşu da öyle yaptı ve yavru kuşu balkona koydu. İçerden pencereden de kuşu göz altında tutuyor. Yavru kuş yalnız kalınca haliylen ciyaklamaya başlamış. Bir müddet sonra annesi belirmiş. Kuşu kaptığı gibi uçup gitmiş. 
  • Gelelim tavşanlarımıza. Sekiz yaşlarında iki çocuğu olan komşulardan birinin üç tane bembeyaz tüylü tavşanı var. Çoğu kere onları balkona koyuyor; oynamaları için oyuncaklarını da hazırlıyor. O kadar sevimliler ki, hiç kaçmıyorlar. İki çocuk her fırsatta tavşanlarla oynaşıyorlar. Komşu, haftada bir tavşanlarını gezmeye çıkardığında ortalık mahallenin çocuklarından geçilmiyor. "Ben de sevmek istiyorum ya üüüüü". Tabii kedi ve köpekler de patırtıyı duyar duymaz hemen koşup eğlenceye katılıyorlar...
  •