6 Ağustos 2013 Salı

Antalya Güncesi

"Ergenekon" dava kararı ile ilgili ne dediler?

Demokrasinin miladı

6 Ağustos 2013 DERVİŞ GENÇ -SEVGİ KORKUT, TUĞBA ÖCEK - İSTANBUL, ANKARA ZAMAN

Hukukçular, kararı, darbe girişimleriyle yüzleşme adına önemli buldu. Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, vesayet rejiminden ilk kez hukuk önünde hesap sorulduğunu söyledi. Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Gündel, “Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından son derece önemli bir gündü.” derken emekli Askerî Hakim Veysi Savaş, kararın artık darbecileri iki defa düşünmeye sevk edeceğini belirtti. Gazeteci Oral Çalışlar “Ergenekon tipi örgütlenmelerin toptan temizlendiğini düşünmek hayalcilik olur.” diye konuştu. Hukukçular, Ergenekon davasında çıkan kararı, darbe girişimleriyle yüzleşme adına önemli buldu. Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek, ‘kendilerini hancı, siyasi iktidarları yolcu’ kabul eden vesayet rejiminden ilk kez hukuk önünde hesap sorulduğunu söyledi. Emekli askeri hakim Veysi Savaş da mahkemenin verdiği kararın artık darbecileri iki defa düşünmeye sevk edeceğini belirtti. Ancak Ergenekon terör örgütü yapılanmasının tümünü deşifre edip ortaya çıkarma yönünden bu soruşturmayı yeterli bulmadığını kaydetti. Gazeteci Emre Uslu da, “Ergenekon bitti mi, hayır kesinlikle bitmedi.” derken, gazeteci Oral Çalışlar şöyle konuştu: “Böyle bir ortamda askerî vesayeti amaçlayan Ergenekon tipi örgütlenmelerin toptan temizlendiğini düşünmek hayalcilik olur.”   İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Ergenekon kararını değerlendiren hukukçu ve yazarlar, şu tespitlerde bulundu: Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Gündel:Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından son derece önemli bir gündü. Mahkeme heyeti delillere göre karar verdi. TSK’nın içerisinde kamu gücünden yararlananlar ve bu gücü suistimal edenler yaptıklarıyla yüzleşiyorlar. Türkiye için önemli bir deneyim oldu. Umarım karar ülke için hayırlı olur. Tabii mahkeme yanlış beraat veya mahkumiyet kararı vermişse Yargıtay denetleyecektir. Taraf Gazetesi yazarı Emre Uslu:Mahkemenin cezalardan çok Ergenekon’u terör örgütü olarak kabul etmesi önemli. Kararla artık örgüt takip edilecek, örgütün eylemleri buna göre yorumlanacak. Ancak Ergenekon bitti mi, hayır kesinlikle bitmedi. Ergenekon, kendini yeniden yapılandırıp faaliyetlerine devam ediyor. Kanım o, bu karardan sonra da kendisine yeni pozisyon belirleyecek. Öncelikle ceza alan üyelerini kurtarma adına faaliyetler yürütecek. Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek:Asrın davasında verilen karar hukuki yönüyle sürpriz değil. Hukuk sistemini, siyasi iktidarı kendi vesayeti altında görenler ilk defa adalet önünde ciddi anlamda hesap verdi. Türkiye’nin demokratikleşmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve hukuk devleti ilkelerinin kökleşmesi sürecine yüzde yüz etkisi olan bir dava. Türkiye’de demokrasinin vesayetten kurtulması gerekiyor. Ergenekon yargılaması, artık böyle teşebbüslerin demokratik hukuk devletinde yerinin olamayacağını gösteren dava oldu. Gazeteci Oral Çalışlar:Ergenekon, devlet içerisinde kanun dışı bir yapılanma kabul edildiğine göre, bu meselenin kökten çözümü için daha ciddi demokratikleşme gerçekleştirilmesi gerekiyor. Hâlâ askerin siyaset içerisindeki rolünü tam anlamıyla ortadan kaldıracak tedbirler yasal olarak alınmış değil. Hâlâ 12 Eylül Anayasası’nın yerine demokratik bir anayasa yapılabilmiş değil. Böyle bir ortamda askerî vesayeti amaçlayan Ergenekon tipi örgütlenmelerin toptan temizlendiğini düşünmek hayalcilik olur. Emekli Askerî Hakim Ümit Kardaş:Sadece hukuki sürece bakıp değerlendirmek mümkün değil. Bunun siyaset bilimi, siyaset tarihi ile ilgili yönleri var. Yargısal süreç devam ediyor. Bu dava gösterdi ki, yargıya güvenmek gerekiyor. Emekli Askerî Hakim Veysi Savaş:Karar, Türkiye’nin geleceği açısından dönüm noktası. Burada önemli olan, bir daha memlekette derin yapılanma, hükümeti devirme heveslilerinin kalmaması veya cesaret edememesi. Şimdi biz karara baktığımızda cezalar açısından bunu görebiliyoruz. Artık insanların cesaretini kıracak, bir daha düşündürtecek bir karar verildi. Fakat bu yapılanmanın tümünü deşifre edip ortaya çıkarma yönünden bu soruşturma ve kovuşturmayı yeterli bulmuyorum. 20 yıl sonra siyasi tarih şöyle der: Böyle bir atılım yaptılar ama tamamen kurutamadılar bu derin yapıyı. Bu soruşturmalar genişletilip, diğer kişiler de gün yüzüne çıkarılsa daha iyi olurdu. Fakat bu kadarı bile artık darbecileri iki defa düşünmeye sevk edecek. Kürt siyasetçi İbrahim Güçlü: Türkiye’de hükümetleri yıkmanın cezası idamdır. Kaçınılmaz olarak demokrasiyi korumak adına idam cezasının olmaması sevindirici. Bu nedenle söz konusu cezalar oldukça doğal. Darbe girişimlerinin belli cezalar almasına makul bakmak gerekir. Siyasiler Ergenekon kararlarını yorumladı 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel:Bu kararlar çok konuşulacak: Yargı, Türkiye’deki en önemli meselelerden biridir. Önümüzdeki zaman içinde bu çok konuşulacak. Türkiye’de kimse suçsuz yere cezaya çarptırılmamalıdır. Önümüzdeki günlerde inşallah daha güzel şeyler olur da herkes Türkiye’nin yaşanabilir bir ülke olduğuna kanaat getirir. (Haberal’in tahliyesi için )Ben iyi şeyleri hep sevinçle karşılarım. Haberal, büyük bir haksızlığa uğramıştır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:Özel yetkili mahkemelerin kararı gayri meşru: Demokrasilerde insanlar, siyasi otoriteye bağımlı özel yetkili mahkemelerde değil, bağımsız, hukukun üstünlüğüne inanan normal mahkemelerde yargılanırlar. Bu nedenle özel yetkili mahkemelerin verdiği kararlar; hukuken, siyaseten ve ahlaken meşru kararlar değildir. Bu mahkemelerin verdiği kararlar gayri meşrudur. Bu mahkemeler, adalet dağıtmaz. Bu mahkemeler, siyasal gücün emrinde olan ve onun buyruklarını yerine getiren mahkemelerdir.” Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış:Ergenekon örgütünün varlığı tescillendi: Ergenekon diye bir örgütün varlığı ve bu örgütün meşru hükümeti devirmek için darbe planladığı tescillendi. Şimdi savunanları görelim!” Eski Bakan Bahattin Yücel:Öcalan’ı da kapsayacak genel affın yolu açıldı: Başbuğ silahlı terör örgütü yöneticiliği yaptığı gerekçesiyle ömür boyu hapis cezası aldıysa, TSK’nın terör örgütü olduğu tartışması başlar. Balyoz ve Ergenekon mahkumiyetleri, bugünden başlayarak, PKK ve Öcalan’ı da kapsayacak bir genel af tartışmasının yolunu açar.” MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural:Kararlar hem milletin hem adaletin vicdanına sığmalı: Bu süreç içinde bu kararları milletin de vicdanına sığmalı, adaletin de vicdanına sığmalı. Aradığımız bu. Hakkı, hakikati arıyoruz. Ancak geldiğimiz bu noktada bu süreçler AKP döneminde bir siyasal pazarlama aracı olarak kullanıldı, toplumsal muhalefeti sindirme aracı olarak da kullanıldı.

Abdülhamit Bilici - ‘Kâğıt parçası’ için ifade verdim!

Aleyhime açılan bir dava nedeniyle savcıya ifade vermek için birkaç hafta önce Bakırköy Adliyesi’ne gittim. Şikâyetin sahibi, Silivri’de dün sonuçlanan Ergenekon davasının en kritik unsurlarından “AK Parti ve Gülen’i Bitirme Planı”na ait fotokopinin ofisinde bulunduğu emekli asker ve avukat Serdar Öztürk idi. Hani, Albay Dursun Çiçek’in imzasını taşıyan, Genelkurmay  Karargâhı’nda hazırlandığı birimde çalışan asker ve memurların ifadeleriyle artık sabit olan bir sürü ‘temizleme’ gayretinden sonra Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “kâğıt parçası” diye inkar ettiği belge. Çiçek’e ait imzanın sahte olduğu, imza makinesiyle atıldığı gibi ilginç savunmalardan sonra meçhul bir subayın savcıya aslını gönderdiği; Adli Tıp’tan TÜBİTAK, Emniyet ve Jandarma Kriminal’e birçok devlet kurumunun ‘gerçek’ demesine rağmen aylarca ıslak imza tartışması yaptığımız belge. Nihayet Genelkurmay’ın da gerçekliğini kabul edip Çiçek hakkında üstlerine itaatsizlikten dava açtığı ama olayı darbe girişimine değil, terfisiyle ilgili duyduğu rahatsızlığa bağladığı belge. “Laik ve demokratik düzeni yıkarak şeriata dayalı bir İslam devleti kurma hayalinde bulunan AK Parti hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu başta olmak üzere radikal dinî oluşumlar hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmayı, kamuoyu desteğini kırmayı ve faaliyetlerine son vermeyi” hedefleyen belge. Camiayı ve Fethullah Gülen Hocaefendi’yi toplum nezdinde gayri meşru duruma düşürmek için nasıl karalama kampanyası yapılacağını, bu sayede muhafazakâr kesimin bile Hizmet için “Pes” demesinin sağlanacağı, öğrenci evlerine silah yerleştirip Hizmet’e nasıl terör örgütü davası açılacağının tek tek anlatıldığı belge. Bu amaçlara ulaşmak için “AK Parti mensubu kilit haberleşmeciler”, “dindar kesim içinden hazırda bekletilen elemanlar” ve “Nurettin Veren gibi hareketle ters düşmüş isimlerden yararlanmak” gibi stratejileri içeren belge. Sadece teoride kalmayıp sürekli AK Parti ve Hizmet’i iftiralarla karalayan Genelkurmay’a ait tetikçi internet siteleri; Kayseri, Erzincan ve başka yerlerdeki operasyonlarla uygulamaya da konmuş bir belge. İşte bu karanlık belgenin ilk kez ofisinde bulunduğu Serdar Öztürk, Ergenekon’la ilgili tüm iddialar uyduruk olsa bile en azından bu belgenin gerçek olduğuna, dolayısıyla Ergenekon davasının ciddiye alınması gerektiğine dikkat çeken “Ergenekon yalan, kâğıt parçası gerçek” başlıklı yazımdan şikâyetçi olmuştu. Kendisine hakaret ettiğimi, adil yargılamayı etkilemeye çalıştığımı ve gerçek olmayan bir belge için gerçek dediğimi iddia ediyordu. İfademde; birçok devlet kurumunun gerçek dediği, Genelkurmay’ın bile gerçekliğini kabul ettiği, iddianamede yer alan ve kamuoyunun tartıştığı bir belgeye, basın özgürlüğü kapsamında değindiğimi, Sayın Öztürk’e hakaret etmediğimi, nihai kararı elbette mahkemenin vereceğini söyledim. Birkaç gün önce kovuşturmaya gerek görülmediği yazısı gelmişti, dün de mahkeme kararını verdi. Bu belgenin ofisinde bulunduğu Serdar Öztürk 4 ayrı suçtan 25 yıl 6 ay; belgede imzası olan Dursun Çiçek ağırlaştırılmış müebbet ve belgeye “kâğıt parçası” diyen Org. Başbuğ ise müebbetle cezalandırıldı. Demek ki, bir sivil toplum hareketi olan Hizmet’i gayri meşru kılmayı, gönüllülerine terörist muamelesi yapmayı hedefleyen belgenin gerçekliğine ve ordu içindeki bazı unsurların darbe hazırlığı içine girdiğine şüphe yok. Elbette, bu karar temyiz edilecek ve Yargıtay onaylarsa kesinleşecek. İnşallah süreçte hiçbir masum insanın canı yanmaz. Ama dava hakkında iki kez AİHM’ye gidildiğini ve sürecin meşru, iddiaların ciddi olduğunun tescil edildiğini unutmayalım. Ergenekon davası, ülkemizi Yunanistan, İspanya, Arjantin gibi darbecileriyle hesaplaşan ülkeler ligine çıkardığı için tarihî önemde. Ancak benzer işlere bulaşan önceki meslektaşlarının akıbetlerine aldırmadan bu davayı sonuna kadar götürmek için büyük risk alan insanların heykelleri dikilmesi gerekirken onlara yapılan muamele ve suçlulara karşı yer yer gösterilen kafa karıştırıcı tutum bir o kadar kötü. Daha kötüsü ise eski vesayetçi yapının, camiayı karalama ve tasfiye stratejisinin çok benzerinin, bugün karanlık siteler, bazen tetikçi bazen muteber yazarlar, istihbarat faaliyetleri, Nurettin Veren gibi tipler ve liderlik konumundaki isimlerin ağır ithamları üzerinden icra edilmekte olduğuna dair birçok işaret. Demokratik Türkiye hedefi hâlâ geçerli ise gerçekliliği bir daha tescillenen “AK Parti’yi ve Gülen’i Bitirme Planı”nı herkesin yeniden okumasında büyük fayda var.

6 Ağustos 2013 Salı

MAHMUT ÖVÜR -  Devlet pratiğinden çıkan "terör" örgütü 

Ergenekon davasında cezalar açıklandı. Uzun tutukluluk tartışmalarına rağmen Türkiye ilk kez kirli tarihiyle yüzleşmesine yol açan bir davayı sonuçlandırdı. Bu bir milat... Çünkü 1952'den bu yana "muhteşem operasyonlar" yapan, siyaseti dizayn eden, kirli olaylarla topluma korku salan, çatıştıran, bunu yaparken de "terör" yapmaktan çekinmeyen devlet içindeki "güçlerden" söz ediyoruz. Ergenekon davasıyla ilk defa devlet eksenli bir örgütün varlığı yargı tarafından "tescil" edildi. Biliyorsunuz, daha önce "rutin dışı"na çıkan veya "münferit" sayılan bir güçten söz ediliyordu. Ama hesap sorulamayan bir güçtü bu. Alın geçmişimizden iki örnek: Tarih 1977. Dönemin muhalefet lideri Ecevit'e İzmir Çiğli Havaalanı'nda suikast yapıldı. Silahın Özel Harp Dairesi'ne ait olduğu ortaya çıkmasına rağmen üzerine gidilemedi.  Tarih 1988... Bu kez de Başbakan Özal'a suikast yapıldı. Bu suikastta Özal Harp Dairesi'yle ilişkili bulundu ama yine üzerine gidilemedi.  Sadece onlar mı? 70'ler, 80'ler ve 90'larda yapılan katliamlar, faili meçhul cinayetler, darbeler ve darbe girişimleri de öyle. Hangisinin hesabı sorulabildi? Hiçbirinin.  Ergenekon Terör Örgütü davası bu açıdan bir ilk. Ve böylece devlet kaynaklı bir terör örgütü tanımı da ilk kez siyasi literatürümüze girdi. Eskiden bunu söyleyenler mahkûm edilirdi. Bu sayede son 5 yılda faili meçhuller durduruldu, darbeler engellendi.  Elbette Yargıtay yolu ve başka temyiz seçenekleri var ve haksızlığa uğradığını düşünenler o yolu deneyecek ama önemli olan davanın özü. O öz, ülkeyi kurtarıcılardan kurtarmaktı. Davanın ilk günlerinde omzu kalabalık emekli komutanların "Bizi yargılayamazsınız" sözlerini hatırlayın.  Bu hiç kolay bir süreç değildi. Çünkü bu ülkede yıllardır darbeciler, yaptıklarının hakları olduğuna inandı.  Gladio ve Temiz Eller operasyonu  Bu açıdan İtalya'daki Gladio yargılamalarına bakmakta yarar var. Savcı Felice Casson, her türlü tehdide, suikast girişimine rağmen işin peşini bırakmadı ve dönemin Başbakanı Giulio Andreotti'yi bile istifa ettirerek yargı önüne çıkarttı. Şu da mahkûm edilen ünlülerin listesi: Bir eski Başbakan, 30 general, 4 bakan, çok sayıda gazeteci, medya patronları, bankerler, 19 yargı mensubu ve 58 profesör. Tam 622 kişi, örgüt üyeliğinden mahkûm edildi.  Gladio yargılamasından sonra 90'ların başında bir de "Temiz Eller" operasyonu başlatıldı. Bu da siyaset, iş dünyası ve mafya arasındaki karanlık ilişkileri ortaya çıkardı. Temiz Eller Savcısı Antonio Di Pietro'ydu. Savcı, tam 7 bin 417 kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. Bunlardan 4 bini için yasal süreç başlatıldı. Böylece 911 işadamı ve 2 bin 993 kamu görevlisi adalet önüne çıkartıldı. Aralarında eski Başbakan Bettino Craxi'nin de bulunduğu 12 eski bakan ve parlamenter hakkında tutuklama kararı verildi. Şimdi İtalya'daki bu tabloyla bizdeki Ergenekon davasını kıyaslayın. Sanıyorum 1997 yılıydı Temiz Eller Operasyonu'nun Savcısı Di Pietro, TÜSİAD'ın konuğu olarak İstanbul'a gelmişti.  Herkes cesur bir savcı arıyordu ama eminim biri çıksa kimse destek vermezdi. Çünkü ortada o soruşturmaların arkasında duracak siyasi irade yoktu. Bugünkü siyasi irade ve birkaç cesur savcının direnmesiyle Türkiye bu noktaya geldi.  Burada duracağını da sanmıyorum. Uzantıları da er veya geç ortaya çıkartılacak.