30 Ağustos 2013 Cuma

Radikal Kitap 650

Radikal Kitap 650 
30 Ağustos 2013, 24 sayfa.
Tanıtılan kitaplar, yazarlar, konular (seçki)

Tanıtım/İnceleme
 
  • İstanbul Hatıralar Kolonyası, Selim İleri
  • 1980 Sonrası Türkiye'de Popüler Roman, Veli Uğur
  • Çıplak ve Yalnız, Hamdi Koç
  • Canavarlar Denizi & Percy Jackson ve Olimposlular, Rick Riordan
  • Sanatçı İmgesinin Oluşumu: Efsane, Mit ve Büyü, Otto Kurz,Ernst Kris
  • Kreutzer Sonat, Lev N. Tolstoy
  • Haydar Ergülen'le yazın üzerine söyleşi
  • Mimolett, Murat Bozok
  • Yalan şiirler, Akif Kurtuluş
  • Dilin Tarihi, Steven Roger Fisher
  • LTI Nasyonal Sosyalizmin Dili, Victor Klemperer
  • İstanbul - Müstesna Şehrin İstisna Hali, Ayşe Çavdar ve Pelin Tan
  • Hayali Kahramanlar Hakiki Erkekler & Çizgi Roman ve Fotoromanda Erkeklik Temsilleri Üzerine Denemeler, H. Bahadır Türk

Yeniler

  • Felsefe El Kitabı, B.I. Suslakov,Y.A. Yakovleva
  • Çocuksu Bir Şey (Ciltli), Katherine Mansfield
  • Harry Q. Davası'nın Ardındaki Gerçek, Joel Dicker
  • Doğmayan Hürriyet & Yarıda Kalan İhtilal - Tehcirin İç Yüzü Nizamiye Kapısı-Prens Sabahattin ve Taklib-i Hükümet, Hasan Amca
  • Seyyah ve Sufi & Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde Bektaşiler, Fahri Maden
  • Deniz Harbi Üzerine, Alfred Thayer Mahan
  • Kurutulmuş Kelebekler, Irina Andreeva
  • Charles Bukowski ve Meat Kuşağı, Şenol Erdoğan
  • İsyanın Kitabı & İsyanınız Kime? - Sevgilinize, İşinize, Topluma, Hepsine..., Ömer Göktürk Yıldırım
  • Pumalar, Claire Irvin
  • Askeri Tarihte Stratejik Düşünce, Tanju Akad
  • Toroslarda Bilinmeyen Bir Ülke Homonada & Sedasa/Sedaseis - Marla/Marula, Mehmet Gültekin
  • Sen Benim En Güzel Şiirimsin, Gül Özmetin

Reklamlar

  • Sanat Tarihinin Tarihi, Vernon Hyde Minor
  • Serbest Ticaret Dönemi Romansları & Britanya Edebiyatı, Bırakınız Yapsınlar Düzeni ve Küresel On Dokuzuncu Yüzyıl, Ayşe Çelikkol
  • Çocukluğum, Maksim Gorki
  • Mavi & Bir Rengin Tarihi, Michel Pastoureau

Kitap özetleri

1980 Sonrası Türkiye'de Popüler Roman, Veli Uğur
Popüler romanların en belirgin özellikleri seri üretilmeleri, belirli formüllere, basmakalıp kahramanlara ve olaylara dayanmalarıdır. Söz konusu eserler, yüzeysel bakıldığında dünyayı sorgulamak yerine olduğu gibi kabullenip iyi ve kötü, siyah ve beyaz arasında bölünmüş basit bir yapı olarak tanımlayan, dünyevi problemleri basitleştiren, okuyucuyu da buna yönlendiren eserlerdir. Yaygın olarak tüketilen popüler romanlar en çok edebiyatı sorgulama ve eleştirme işlevlerinden soyutladığı, seri üretimden kaynaklı maddi kazancı öne çıkardığı iddialarıyla eleştirilir. Bugüne kadar popüler romana yönelik akademik ilginin genelde kısıtlı kalmış olması da dikkat çekicidir. Buradan hareketle Veli Uğur, 1980 Sonrası Türkiye’de Popüler Roman’da popüler romana genel bir giriş niteliğinde bir tasnif çalışması yapıyor. Popüler roman gibi çok geniş bir konuyu kapsayıcı olmak iddiasıyla değil, belirli sınırlar içinde incelemek adına 1980 sonrasıyla sınırlandırıyor; ayrıca tasnifini aşk romanları, hidayet romanları, bilimkurgu romanları, polisiyeler, fantastik romanlar, korku romanları, siyasal kurgular gibi bazı türler altında yaparak, her türü temsilen seçtiği romanları inceliyor. Elinizdeki kitap, sadece popüler romanları seven, okuyan ve edebiyatla ilgili okur için değil; bir araştırma alanı olarak popüler romanı kültürel çalışmalardan siyaset bilimine farklı disiplinler içinde değerlendirebilecek araştırmacılar için de faydalı bir kaynak olacaktır.


Çıplak ve Yalnız, Hamdi Koç
Hayatın adil davrandığı bir kadın veya erkeğe henüz rastlamadım. İstediğini almak kalbin kaderi değil. Küçük ve yalnız olduğunu sanan bir kahramanın büyük ve kanlı bir geçmişe yaptığı yolculuk Amcam ölünce ilk bana haber verdiler. İnanmadım. Olmaz öyle şey, dedim. Oldu valla, dediler, amcan öldü. Ya tabii ki ölmüştür, ayrı konu, ama ilk bana haber verdiğinize inanmıyorum, dedim. İnan, dediler, ilk sana haber verdik. Sustum ve benimle konuşan nefesin arkasındaki boşluğu dinledim. Yalan olsa bir hışırtısı, bir kıpırtısı, bir şeysi mutlaka duyulurdu. Doğru söylüyorlardı. Cidden amcam ölmüştü ve ilk bana haber veriyorlardı. Çok duygulandım. Hayatımda ilk kez bir konuda ilk akla gelen isim oluyordum. Peki, dedim, teşekkür ederim. Gururum okşandı. Bunu hiç unutmayacağım. Ayrıca hepimizin başı sağ olsun. Ölenle ölünmez. Allah geride kalanlara sabır filan. Ben müsaadenizle gidip biraz ağlayayım. İyi geceler. Telefonu kapattım. Çıplak ve Yalnız son sayfasına dek elinizden bırakamayacağınız sarsıcı bir roman.


Canavarlar Denizi & Percy Jackson ve Olimposlular, Rick Riordan
Bir gün birisi çıkıp size Antik Yunan tanrılarının hala hayatta olduklarını söylese ne yapardınız? Ya ailenizden birinin bu tanrılardan biri oldugunu öğrenseniz? Olağanüstü güçlere sahip olduğunuzun farkına varsanız?


Sanatçı İmgesinin Oluşumu: Efsane, Mit ve Büyü, Otto Kurz,Ernst Kris
"Bu, sıradışı bir kitap. Fikirlerinin zenginliği ve çok sayıda belgeye dayanması, başka uzmanları kalın, dipnotlarla dolu bir cilt yazmaya sürüklerdi. Ernst Kris ve Otto Kurz ise, cesur spekülasyonlardan kaçınmadan ve sunmak istedikleri kanıtların çeşitliliğini hiç azaltmadan büyük bir dil ekonomisi sergiliyorlar… Eseri yeniden okurken, her sayfada gözün gördüğünden çok daha fazlasının olduğunu fark ettim." E. H. Gombrich
"Enfes ve rakipsiz bir çalışma." Howard Hibbard
"Estetiğin psikolojisi ve sanatsal yaratımla ilgilenen herkes için…" Albert Rothenberg


Kreutzer Sonat, Lev N. Tolstoy
İlk olarak 1889’da yayınlanan Kreutzer Sonat, sansüre uğramasına rağmen çok büyük ilgi uyandırmış, tartışmalara sebep olmuştur. Tolstoy’un son derece sade, gerçekçi ve etkileyici anlatımının doruğa çıktığı eser, yaşamının son döneminde ortaya koyduğu yeni ahlak anlayışının da önemli örneklerinden biridir.


Mimolett, Murat Bozok
Gastronomiye gönül veren ve ağzının tadını bilenler için... Aşçılık renkli ve serüvenlerle örülmüş bir yol.Köstebek yuvası gibi mutfaklarda, herkesin tatil yaptığı zaman dilimlerinde, bıçak kesikleri ve yanıklarla dolu ellerle uzun saatler boyunca çalışmayı seçmenin sadece bir sebebi olabilir, o da aşçılığa duyulan "aşk". İnsanın kanına bir kez girdiğinde kolay kolay çıkmayacak bir tutkudur bu.Bu kitapta ilk restoranım ve göz nurum olan Mimolett'in hikayesini, felsefesini ve yemeklerini dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. "Gastronomiye gönül vermiş, ağzının tadını bilen, yemek yemekten zevk alan, bu zorlu mesleği seçen veya seçmeyi düşünen herkese ışık tutması dileğiyle..." Murat Bozok


Dilin Tarihi, Steven Roger Fisher
Doğada görülen en büyüleyici yeteneğin, sıradan ve benzersiz bir becerinin, yani dilin hikâyesini anlatan Dilin Tarihi, bilinen ya da gün yüzüne çıkarılan insan dillerindeki değişikliklerin formel ve teknik anlatımıyla yetinen geleneksel dilbilim tarihi eserlerinden çok farklı bir kitap. Eserde sırasıyla bütün hayvanların dillerinden primat dillerine, genel olarak Homo Sapiens’lerin dilinden insan dillerinin büyük ailelerine, özgül dil ailelerinden yeni küresel toplumun dil kullanımına, internetle birlikte değişen iletişim teknolojisinin dil üzerindeki etkisine ve günümüzde “dünya dili” konumuna giderek yaklaşanİngilizcenin muhtemel geleceğine kadar geniş bir konu yelpazesi üzerinde duruluyor. Dilbilim öğrencileri için yararlı bir hazırlayıcı metin olan Dilin Tarihi, özel dilbilim terminolojisi ya da yöntemleri hakkında hiçbir önbilgi gerektirmediği için, genel okuyucunun da dilin hikâyesini, bu benzersiz serüveni kolayca izlemesine olanak veriyor. Dilin Tarihi, Steven Roger Fischer’ın kaleme aldığı üçlemenin ilk kitabı. Önümüzdeki aylarda yayımlanacak diğer kitaplar ise, Yazmanın Tarihi ve Okumanın Tarihi. Steven Fischer’ın ilgi çekici ve iddialı çalışması, bir bölümü neredeyse hiç bilinmeyen, bir bölümü ise yıllardır çeşitli derinliklerde araştırılmış engin bir sahayı keşfe çıkıyor. Fischer, insan doğasının ve başarılarının temel ve özgün yönlerine ilişkin zorlu sorular ortaya atıyor. Heyecan verici ve son derece bilgilendirici bir araştırma. Noam Chomsky


LTI Nasyonal Sosyalizmin Dili, Victor Klemperer
Bir iktidar zihniyeti, bir hâkim ideoloji nasıl usul usul dilin gözeneklerine siner? Nasıl olup da, ona karşı çıkanların bile cümlelerini kelimeleriyle istila eder? O kelimeler nasıl yavaş yavaş zehirler insanın aklını? Fanatizm nasıl olağanlaşır? Victor Klemperer, bu kitapta Nazilerin ideolojik dilinin nasıl zihinlerin kuytularına kadar nüfuz edebildiğini gösteriyor. Gerçi bir dilbilimci sıfatıyla yapıyor bunu… Ama asıl özelliği, “Ari ırktan” olan karısı sayesinde nasyonal sosyalist rejim altında yaşamasına izin verilmiş bir Yahudi olması. Dolayısıyla Klemperer, Nazi rejiminde sürekli baskı ve kontrol altıdaki gündelik hayat hakkında da çok şey anlatıyor. Anı, deneme, analiz arasında salınarak… Nasyonal sosyalizm kendisini Roma İmparatorluğu mirasını sürdüren Üçüncü İmparatorluk olarak tanımlıyordu. Latincesiyle Tertia Imperii. Üçüncü İmparatorluğun Dili (Lingua Tertii Imperii, LTI) adını taşıyan bu kitap, Nazi rejimi ve ideolojisiyle ilgili literatürde bir klasik kabul ediliyor.


İstanbul - Müstesna Şehrin İstisna Hali - Ayşe Çavdar ve Pelin Tan
Müstesna Şehrin İstisna Hali’ndeki makaleler “kentsel dönüşüm” olgusunu, sermaye ve emeğin üretim süreçlerinin yeniden şekillendirilmesini; hukuksal çerçeveden dünya ölçeğindeki yerine, TOKİ’nin doğuşu ve bugün aldığı halden özellikle orta sınıfa pompalanan risk ve güvence eksenine kadar çok yönlü ve bütünlüklü olarak ele alıyor. Sel Yayıncılık’tan çıkan kitapta yer alan makaleler; konunun teorik çerçevesinin yanında birbirini dışlayan, istemeyen, düşman edilen Sulukule, Tophane, Tarlabaşı, Bahçeşehir, Ayazma, Başakşehir, Küçükpazar sakinlerinin izini sürerek, karşı koyuş olanaklarının altını çiziyor. Ayşe Çavdar ve Pelin Tan‘ın derlediği kitap; “Devlet-birey ilişkilerinin en gözle görünür alan olduğu kentte atılan bir adım, yıkılan bir bina, mahalle, park, yapılan ya da yeniden yapılandırılan her mekân bizim onunla ve birbirimizle ilişkimizi de belirlemez mi?”, “İstanbul neden yıllardan beri dünyanın en büyük şantiyesi görünümünde, “en büyük” projeleri sevdiğimizden mi?”, “Kentlere sahip çıkmak yalnızca burjuva bir hassasiyet ya da nostalji hevesi midir” sorularından yola çıkıyor. Kitaba katkı koyan yazarlar ve makaleleri ise şu şekilde;

Tayfun Kahraman, Kent hukukunun yeni yüzü: Düzenleyici devletten seçkinleştirici devlete
Osman Balaban, Neoliberal yeniden yapılanmanın Türkiye kentleşmesine bir diğer armağanı: Kentsel dönüşümde güncelin gerisinde kalmak
Jean-François Pérouse, Kentsel dönüşüm uygulamalarında belirleyici bir rol üstlenen Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) belirsiz kimliği üzerinde birkaç saptama
Cevdet Yılmaz, Orta sınıflar üzerine düşünmek: İstanbul’da orta sınıfların ajandasına risk yazmak
Alev Erkilet, “Düzgün aileler” “yeni gelenler”e karşı: Korku siyaseti, tahliyeler ve kentsel ayrışma
Ayşe Çavdar, Orta sınıfın evi
Aslı Kıyak İngin ve Tolga İslam, Bir Roman mahallesinin yeniden tanzim edilmesi
Pelin Tan, Yerellik, direniş ve mekânsal hakkaniyet: Felaketin yanından koşmak
Erbay Yücak, İstisnalar şehrinde muhalefet


Hayali Kahramanlar Hakiki Erkekler & Çizgi Roman ve Fotoromanda Erkeklik Temsilleri Üzerine Denemeler, H. Bahadır Türk
Popüler kültür ürünleri kolay unutulur. Yayımlandıkları dönemde çok konuşulan, beğeni toplayan sayısız anlatı birkaç yıl içinde unutulup gider ve küçük değişikliklerle, benzer içeriklerle yerlerine başkaları ikame edilir. Bu devridaim nedeniyle popüler kültür ürünlerini özellikle tarihsel bir bağlamda incelemek kolay değildir. Muhtemelen bu sebeple popüler kültür çalışmaları ekseriyetle yakın tarihli anlatılar üzerinden gelişir. Oysa bir zamanlar popüler olmuş bir filmi, çizgi romanı ya da fotoromanı incelemek hem o günü anlamamızı hem de bugünle ilgili bir değişim ve süreklilik çizgisini fark etmemizi sağlayabilir. Hayali Kahramanlar Hakiki Erkekler tam da böyle bir kitap. H. Bahadır Türk, neredeyse yarım asır öncesinin bilinen, okunan ve satan popüler anlatılarına, onların erkeklik hallerine odaklanıyor. Altmışlı yılların Bahadır, Tolga, Tarkan gibi tarihî çizgi romanlarını ve sahiden alelacayip bir fenomen olan sado-erotik fotoroman Killing’i anlatıyor. Türün gerekleri, tecimsel kaygılar, süper kahramanlığın genel kodlarını betimliyor. Geniş anlamıyla hipermaskülinite meselesine bakarak, erkeklik bu tür anlatılarda nasıl işleniyor sorusuna cevap arıyor. Kahramanların, baba eksikliğiyle ve silik bir anneyle başladıkları yolculukta nasıl birer intikamcıya dönüştüklerini, şiddet-erkeklik performansının bir aradalığını irdeliyor. Bugünün eril tahayyül ve tahakkümünü popüler kültür ürünlerinden incelemek isteyenler için zihin açıcı bir çalışma. Az bulunur bir popüler kültür tarihi incelemesi.

Hayali Kahramanlar Hakiki Erkekler & Çizgi Roman ve Fotoromanda Erkeklik Temsilleri Üzerine Denemeler, H. Bahadır Türk
Popüler kültür ürünleri kolay unutulur. Yayımlandıkları dönemde çok konuşulan, beğeni toplayan sayısız anlatı birkaç yıl içinde unutulup gider ve küçük değişikliklerle, benzer içeriklerle yerlerine başkaları ikame edilir. Bu devridaim nedeniyle popüler kültür ürünlerini özellikle tarihsel bir bağlamda incelemek kolay değildir. Muhtemelen bu sebeple popüler kültür çalışmaları ekseriyetle yakın tarihli anlatılar üzerinden gelişir. Oysa bir zamanlar popüler olmuş bir filmi, çizgi romanı ya da fotoromanı incelemek hem o günü anlamamızı hem de bugünle ilgili bir değişim ve süreklilik çizgisini fark etmemizi sağlayabilir. Hayali Kahramanlar Hakiki Erkekler tam da böyle bir kitap. H. Bahadır Türk, neredeyse yarım asır öncesinin bilinen, okunan ve satan popüler anlatılarına, onların erkeklik hallerine odaklanıyor. Altmışlı yılların Bahadır, Tolga, Tarkan gibi tarihî çizgi romanlarını ve sahiden alelacayip bir fenomen olan sado-erotik fotoroman Killing’i anlatıyor. Türün gerekleri, tecimsel kaygılar, süper kahramanlığın genel kodlarını betimliyor. Geniş anlamıyla hipermaskülinite meselesine bakarak, erkeklik bu tür anlatılarda nasıl işleniyor sorusuna cevap arıyor. Kahramanların, baba eksikliğiyle ve silik bir anneyle başladıkları yolculukta nasıl birer intikamcıya dönüştüklerini, şiddet-erkeklik performansının bir aradalığını irdeliyor. Bugünün eril tahayyül ve tahakkümünü popüler kültür ürünlerinden incelemek isteyenler için zihin açıcı bir çalışma. Az bulunur bir popüler kültür tarihi incelemesi.


Felsefe El Kitabı, B.I. Suslakov,Y.A. Yakovleva
Diyalektik ve tarihsel materyalizm, bilimsel sosyalizmin temel bileşenlerinden biridir ve Marksizmin genel teorik ve yöntembilimsel temelini oluşturur. Marksist felsefeyi incelemek, bilimsel bir dünya görüşü oluşturmanın başlıca yollarından biridir. Bu nedenle felsefe bilmeden ne bir bütün olarak Marksizm-Leninizm ne de bilimsel sosyalizm, ekonomi politik ya da öteki toplumsal bilimler layıkıyla öğrenilebilir. Prof. B. I. Suslakov ve Prof. L. A. Yakovleva başkanlığındaki geniş bir kurul tarafından oluşturulan bu özlü kitapta diyalektik ve tarihsel materyalizmin temel konuları inceleniyor. "Diyalektik Materyalizm" ve "Tarihsel Materyalizm" başlıklı iki kısımdan oluşan kitabın ilk kısmında felsefenin konusu ve toplumda oynadığı rol; Marksizm öncesi felsefede idealizm-materyalizm kavgası; Marksist felsefenin doğuşu ve yükselişi; madde, varlık ve bilinç; diyalektiğin temel yasaları ve kategorileri; bilgi kuramı... gibi konular inceleniyor. İkinci kısımda ise materyalist tarih anlayışı; toplum ve doğa; tarihsel gelişmenin başlıca aşamaları; toplumsal yapı, sınıflar ve sınıf ilişkileri; toplumsal devrim; toplumsal bilinç, bilim ve toplumsal yaşamda bilimin rolü; kültür ve kültürün gelişiminin yasaları... gibi konular ele alınıyor.


Çocuksu Bir Şey (Ciltli), Katherine Mansfield
Katherine Mansfield öykülerinde gündelik olayların içinden duygu dünyasına yönelmiş ve derin bir gözlem gücüyle ruhsal çatışmaların üstüne eğilmiştir. Şiirsel öğelerle süslenmiş diliyle farklı bir üslup geliştiren yazarın son 25 öyküsü ölümünden sonra Çocuksu Bir Şey adlı kitapta bir araya getirilmiştir. Kitaba adını veren öykü, bir ilk gençlik aşkının hayal ile gerçeklik arasındaki gelgitlerden oluşan şaşkınlık ve gerginliğini kırılgan bir duyarlılıkla yansıtır. Katherine Mansfield her eseriyle kısa öykünün edebi bir tür olarak gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.


Harry Q. Davası'nın Ardındaki Gerçek, Joel Dicker
"Marcus, birini ne kadar sevdiğinizi anlamak için tek bir yol olduğunu biliyor musunuz?" "Hayır." "Onu kaybetmek." 1978... Harry Quebert 35 yaşında tecrübesiz bir yazardır. Nola ise bir lokantada garsonluk yapan genç bir kız. Harry ve Nola birbirlerine tutkuyla âşık olurlar. Bu kural tanımaz aşk, Harry’ye, dönemin kült romanı olmuş başyapıtını yazdırır, onu bir günde meşhur eder, ancak romanı bitirdiği sıralarda Nola sırra kadem basar. 2008... Efsane yazar Harry Q’nun malikânesinde, bahçeye gömülmüş bir ceset bulunur. Cesedin Nola’ya ait olduğunun tespit edilmesiyle ülke çapında büyük bir skandal patlak verir. Bu dehşet verici olayı çözümlemek ise Harry’nin eski bir öğrencisine, ilham arayışıyla onu ziyarete gelmiş genç yazar Marcus Goldman’a kalır. Çok geçmeden, bu sakin sahil kasabasının, hiç de göründüğü gibi tekin bir yer olmadığının farkına varan Marcus, bu gizemli hikâyenin ardındaki korkunç dramın peşine düşer. Gerçek, hayal gücü sınırsız bir yazarı bile şaşırtacak türdendir. Kahramanı gibi genç bir yazar olan Joël Dicker, Harry Q. Davası’nın Ardındaki Gerçek’le edebiyat dünyasında eşine az rastlanır bir başarı kazandı. Sadece ülkesinde 1 milyondan fazla satan ve en saygın edebiyat ödüllerini toplayan roman, kısa sürede 35 dile satılarak şimdiden türünün klasikleri arasına girdi. Türü mü? Aşk, gerilim, polisiye, dram... Kısacası hayat.


Doğmayan Hürriyet & Yarıda Kalan İhtilal - Tehcirin İç Yüzü Nizamiye Kapısı-Prens Sabahattin ve Taklib-i Hükümet, Hasan Amca
Bütün hayatını haksızlıkla savaşmaya adamış, memleketin cesur, fedakâr, gözü pek, yüreği yumuşak bir insanı Hasan Vasfi Kıztaşı… Hasan Amca hayatına mücadeleyle başladı mücadele içinde sürdürdü. Meşrutiyet’in ender ihtilalcilerinden biri tarihin sayfalarına sığmadı. Anıları bugüne dek gazete, dergi sütunlarında kalan Hasan Amca’nın eserleri tek kitapta buluştu. Bilinmeyen bir hürriyete doğru mücadele yılları ve Meşrutiyet ilanı: Doğmayan Hürriyet. Meclis’in kurulma serüvenleri ve Sultan Abdülhamit’in tahttan indirilmesiyle başlayan yeni dönem: Yarıda Kalan İhtilal. Ermenilerin babası olarak anılmasına giden süreç, Cemal Paşa’nın kararıyla "Suriye Ermeni Muhacirleri Müfettişliği" görevini yerine getirdiği zamanlara dair acı anılar: Tehcirin İç Yüzü. Asker babasının izinden, bir şehit asker çocuğu olarak girdiği Kuleli Askeri Lisesi anıları: Nizamiye Kapısı. Yargılanma ve sürgün yıllarının perde arkası: Prens Sabahattin ve Taklib-i Hükümet.


Seyyah ve Sufi & Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde Bektaşiler, Fahri Maden
Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nin dünyası, tarih, coğrafya, kültür ve din adına da pek çok zenginliklerle doludur. Evliya Çelebi'nin Seyahatnâme'si XVII. yüzyılda Bektaşîlik konusunda da paha biçilemez değerde bir eser... Seyahatnâme'de değişik tarikatlar yanında yüz elliden fazla Bektaşî tekke ve türbesi hakkında bilgiler vardır. Bu sayede tarikatın yayıldığı coğrafi alanları ortaya çıkar. Tekkelerin maddi güçleri ile barındırdıkları derviş sayısı ve eşyalarına varıncaya kadar pek çok ayrıntıyı bulabiliriz. Öte yandan, elinizdeki bu kitabın yazarı, sadece Evliya'nın verdiği bilgilerle sınırlı kalmamış, onu doğrulamak ya da tamamlamak adına başta arşiv kayıtları olmak üzere tüm kaynak eserleri taramıştır. Evliya'nın çağdaşı olan kayıtlarla, onun öncesi veya sonrası hakkında bilgi veren kaynaklara da başvurmuştur. Böylece Seyahatnâme'de verilen bilgiler sağlamlaştırıldığı gibi Evliya'nın şahsi görüşleri ve duyumları belirginleştirilmeye çalışılmış.,XVII. yüzyılda Bektaşîlik konusunun açıklık kazanması yoluna gidilmiştir...


Deniz Harbi Üzerine, Alfred Thayer Mahan
ABD Deniz Harp Okulu Öğretim Üyelerinden Allan Westcott editörlüğünde hazırlanan bu kitap, ünlü deniz stratejisti Emekli Amiral Alfred Thayer Mahan’ın yazmış olduğu on beş kitabın en önemli ve görüşlerini en belirgin şekilde yansıtan bölümlerini içermektedir. Mahan’ın denizcilik politikası, deniz stratejisi, deniz taktikleri ve konuya ilişkin tüm görüşlerinin ölümünden sadece beş yıl sonra kendisini yakından tanıyan bir uzman tarafından tek bir kitap içinde toplanması konuya ilgi duyanlar için büyük bir kolaylık sağlamaktadır. A. Westcott ayrıca Giriş bölümünde Mahan ile ilgili geniş bir tanıtım yapmaktadır. Dolayısıyla ister sivil ister asker olsun, gerek kamuda, gerekse özel ya da akademik kurumlarda görevli denizcilikle ilgili herkesin, aradan geçen uzun yıllara rağmen güncelliğini ve geçerliliğini kaybetmeyen bu görüşlerden yararlanacağı muhakkaktır.


Kurutulmuş Kelebekler, Irina Andreeva
Savaş, son veremediği hayatları bir uçuruma sürükler. Bu uçurumdan dönmek, kadere karşı durmak demektir. Gürcistan’daki savaşta ailesini, evini ve geçmişini yitiren iki genç kız Ruso ve Makvala, uçurumun kenarındadır. Yeniden başlamak, başlarına gelen felaketlerle baş etmek, her türlü kötülüğü yapmaya hazır insanlarla mücadele etmek ve her şeyden önemlisi hayatta kalmak zorundadırlar.Makvala için kötülerle baş etmenin yolu, en az onlar kadar kötü olmaktı. Ruso ise savaştan önce ailesine yaptığı kötülüğün bedelini ödemek zorunda olduğunu düşünüyordu. Ona ayakta kalma gücü veren şey, annesinden kalan kurutulmuş kelebeklerdi. Bu iki genç kızın savaştan önce birlikte başlayan hikâyesi, savaştan sonra da inanılması güç, dramatik ve çarpıcı olaylarla kesişir.Bir okulda başlayan hikâye, bir hapishanede son bulur.


Charles Bukowski ve Meat Kuşağı, Şenol Erdoğan
Bukowski, 60’lar ve 70’lerin başında kendi gibi teksir makinesi kullanan şairleri tanımlamak için "Meat şairleri" diye bir terim uydurdu Meat şairleri için hiçbir şey kutsal değildi. Şiir her şeyden oluşurdu: düzüşmek, küfür, uyuşturucu, ırk ve hapishane, hepsi aynıydı. Bukowski önderliğindeki Meat şairlerinin amacı, şiir dilini gevşetmek idi. İçerik biçimden önce geliyordu. Bizim bildiğimiz anlamdaki uyak ve ölçü küçümseniyor, önemsenmiyordu. Hala yüzlerce şair, efendi Bukowski’yi taklit etmektedir. Buna rağmen hiçbiri tek başına onun başarısına ulaşmaya yetkin değil. Ana akım yayıncılığın karşısında duran neşriyatlar basan bu şair ve editörler aynı zamanda Beat’lerin genellikle hem optimistik hem de namus taslayan, ahlakçı tavırlarını da yeriyordu, dahası öyle gözükmelerine sebep oluyorlardı. Aslında Meatler Sokak şairi pis punklardı. Beatlerin vefatı olumlu birçok şeye neden olmuştu, sıkışıp kalmış, "adam" yerine konmamış, sayılmamış, gözardı edilmiş şairlerin varlıklarının açığa çıkmasına ve onay görmesine mesela! Beat kuşağı popüler kültürün, ana-akım basının, ana-akım yayımcıların sahte ve ışıklı sahnesini o denli kaplıyordu ki ne kendi önlerini görebiliyorlardı ne de 3-5 isim haricinde ismin öne çıkmasına müsaade ediliyordu! 60’lı yılların son çeyreğinde dananın kuyruğu koptu ve bastırılmış ve de kendini bastırmış, egosu zarar görmüş çok sayıdaki şair farklı eyaletlerden seslerini yükseltmeye başladı, hem beat süreci ile akran hem daha sonradan doğanlar hem de gencecik şairler bir araya gelerek sadece edebiyatta değil; bağımsız, küçük, özgür dergi ve kitapçık basımıyla yayımcılıkta da çığır açtılar! Amerikan sokak şiiri ya da beat şiiri sonrası yeni Amerikan şiiri gerçekten iddia edilen ama aslında yapılmayan şiiri yapıyordu, diğer taraftan da Kerouac’lardan açık ara farkla öne çıkıyorlardı. Evet sene ’70 olduğunda kesinlikle krallıklarını ilan etmişlerdi! Bu çalışmaya yan anlamda bir antoloji gözüyle bakmanız da mümkün, diğer taraftan size alternatif bir Bukowski biyografisi sunuyor –ki bu önemli. Az kelime çok fazla derinlik! Diğer yandan ise Underground Poetix ile ve de bağımsız fanzin çalışmalarımız ile kapatmaya çalıştığımız boşluğu net bir şekilde doldurmakta. Amerikan şiirinin en "bize yakın" sürecini kitaplaştırmak boyun borcu gibi bir şeydi açıkçası. Altokuma yapabilen güzel insanlar için Meat kitabı gerçek bir hazine sandığı, zira mimeo devriminden San Francisco Rönesansı’na yeraltı yayıncılığının ne olduğunu, yeraltı edebiyatının tür olarak nasıl varolmadığını net olarak sunuyor.


İsyanın Kitabı & İsyanınız Kime? - Sevgilinize, İşinize, Topluma, Hepsine..., Ömer Göktürk Yıldırım
Çarpık ilişkileri barındıran Sex hikâyelerinin anlatıldığı bir kitabı veya televizyonun içinden beyaz elbiseli çocukların çıktığı ama Şeytan’ın, zapt ettiği kızın bedeninden ölene kadar bir türlü çıkmadığı bir Korku filmini almak yerine eliniz bu kitaba gittiyse, bu kitaba ruhunuzun ihtiyacı var demektir. Bu kitabı elinize aldığınız andan itibaren kitabın sahibi oldunuz. Bu kitap kaderinizin size, ruhunuzun ve zihninizin derinliklerine ulaşmanız için bir hediyesidir.


Pumalar, Claire Irvin
Kendinden daha genç erkeklere ve bu kovalamaca halinin yarattığı heyecana ilgi duyan, 35 yaş ve üzerindeki kadın. Caroline Walker’ın her şeyi vardı. 42 yaşındaydı ancak bakışları çarpıcı, teni yumuşacıktı ve yarı yaşındaki bir kadının vücudu gibiydi vücudu. Başarılı bir girişimciydi ve en az kariyeri kadar güçlü, domestik mutlulukları vardı. Şehrin önemli iş adamlarından Les Walker’la evliydi ve ilkgençliğini yaşayan Rachel adında bir kızı vardı. Fakat Caroline, Les’in bir ilişkisi olduğunu öğrendiğinde, mükemmel dünyası başına yıkılacaktı. Caroline, bir anda yalnız, yani ‘bekar’ kalmıştı ve bu, uzun süredir unuttuğu bir haldi. Yaşayamadığı yirmili yaşlarını -ve o yaşlarda flört edebileceği genç erkekleri- keşfetmesiyle birlikte, eski bir Hollywood yıldız adayı olan sempatik arkadaşı Maryanne’in de yardımlarıyla, Caroline’in yaşamı, göz kamaştırıcı bir sosyal girdaba dönüşecekti. Ancak... Caroline geçmişin üzerine sünger çekip beyaz bir sayfa açmaya hazır mı? Ve gerçek aşk, insanın karşısına ikinci kez çıkar mı? Kendinizden daha genç erkeklerden mi hoşlanıyorsunuz? Kitaptaki puma testini uygulayın! Mutlaka!


Askeri Tarihte Stratejik Düşünce, Tanju Akad
Savaş liderleri ve yöneticiler en eski çağlardan beri strateji üzerine düşünmüş, ama görüşlerini yazıya nadiren dökmüşlerdir. 18. Yüzyılda sistemleşmeye başlayan bu düşüncelerin tarihine ilişkin incelemelerin bağımsız bir araştırma alanı olarak öne çıkması ise 20. yüzyılın ortalarını bulmuştur. Daha önce kurmay okullarına ait olduğu düşünülen konunun akademik dünya tarafından da benimsenmesi sonucunda, bu alanın incelenmesinde siviller de giderek daha çok yer almış, hatta kimi zaman askerlerden daha fazla katkıda bulunmuşlardır. Ülkemizde askeri tarih ve stratejik düşünce alanının önemli isimlerinden M. Tanju Akad’ın esas olarak Batı’daki askeri düşünce tarihine yoğunlaşan, ama örneğin Sun Tzu’yu da ihmal etmeyen Askeri Tarihte Stratejik Düşünce adlı çalışması, düşünce tarihinin bu özel alanını irdeliyor. Roma’dan Aydınlanma’ya, Fransız İhtilali Savaşları ve Napoléon’dan Clausewitz’e, Amerikan İç Savaşı’ndan Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’na, Soğuk Savaş’tan geçerek günümüze kadar gelen çok geniş bir zaman ve coğrafya sahasında, stratejik düşünceleri oluşturan somut koşulları ve bunların pratikte nasıl şekillendiklerini sürükleyici bir üslupla ele alıyor. Strateji, bir açıdan matematiğe, bir açıdan da sanat dallarına benzer: Yani ara sıra ilgilenilecek bir konu değildir. Hayat boyu ilgi gerektirir.


Toroslarda Bilinmeyen Bir Ülke Homonada & Sedasa/Sedaseis - Marla/Marula, Mehmet Gültekin
Bu çalışma, Seydişehir’in ve Akseki’nin antik çağ tarihine ayna tuttuğu için de bir ilktir. Bir yandan Akseki’nin ve Seydişehir’in dağlarında ekibimle birlikte antik yolların izini sürdüm bir yandan bu yolun gerçek hikayesini kitaplarda aradım. Tüm bu keşif ve araştırmalarım sonucunda adı bile bilinmeyen Anadolulu bir halkı tanıdım, Homonadların çılgın öyküsü ve hazin sonu aklımdayken onların Torosların zirvelerindeki kalelerine çıkıp oturdum. Onları sevdim ve onların seslerinin sindiği, terlerinin aktığı yollarda yürüdüm. "Çok yüksek ve yerde geçmesi olanaksız Torosların tepelerinin ortasında, birkaç vadiye bölünmüş çukur ve verimli bir düzlük vardır. Fakat insanlar bu düzlüğü sürdükleri halde dağların yamaçlarında ve mağaralarda yaşarlar. (homonadların yaşam yerlerinden biri ve en önemlisi Tınaztepe Mağarasıdır.) Çoğunlukla silahlanmışlardır ve ülkenin etrafındaki sarp ve kayalık dağlar duvar görevi gördüğünden, bunlar, başkalarının ülkesine saldırmayı adet edinmişlerdir…."


İktidar Olmadan Dünyayı Değiştirmek, John Holloway
Kapitalizmin kendini varetme koşulları aynı zamanda kendi mezar kazıcılarını da eğiten bir süreç yaratmıştır. Marx’tan başlayarak bugünün filozoflarına ve siyaset kuramcılarına uzanan dönemde defalarca dile getirilen bu durum, John Holloway tarafından eylemek fiilinin çevresinde yeniden örülürken, iktidar ve güç sahiplerinin bireylerin yaratıcı potansiyelleri üzerinde kurduğu baskıyı, bu baskının yeniden yaratma ve yarattığına sahip çıkma kabiliyetini nasıl sekteye uğrattığını, yapma gücünün yaptırma gücüne dönüşürken iktidar olma mantığını nasıl beslediğini tartışıyor. İktidar Olmadan Dünyayı Değiştirmek kuşkusuz iktidarın kendi mantığına tâbi hale gelmiş bir muhalefet anlayışının ve başka bir dünyayı ancak iktidarın mantığıyla kurabileceğini zanneden bakış açısının da kapsamlı bir eleştirisi. Dünyayı yorumlamak çabasının bir adım gerisine düşüldüğü, sadece onun algılanmaya çalışıldığı bir dönemde yeniden ve kendi yapabileceklerimizin farkındalığında bir değiştirme çabasına yönelebilmek için yaratıcı imkânlarımızı harekete geçirebilmek de herhalde bu gücün bizlerde olduğunu farketmekle mümkün olacak.


Çocukluğum, Maksim Gorki
Maksim Gorki’nin bu kısa romanı, hayatının çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemini anlattığı ünlü üçlemesinin birinci kısmını oluşturur. Otobiyografik anlatı türünün en beğenilen örneklerinden biri olan Çocukluğum, Gorki’nin Rusya’nın orta kesiminde bulunan Nijni şehrinde yaşadığı yılları anlatır. Bir çocuğun ailesini ve insanları tanıyarak, iyiyle kötü, güzelle çirkin, şiddetle merhamet, sevgiyle nefret gibi değerlerin yaşamda, insan ilişkilerinde iç içe girdiğine tanık olarak geçirdiği bu yıllar, aynı zamanda, Rusya’da sarsıcı altüst oluşların yaşandığı, 1905 ve 1917 devrimleriyle ve bütün gürültüsüyle XX. yüzyılın yaklaştığı yıllardır. Babası öldükten sonra annesi tarafından büyükbabasıyla büyükannesinin yanına bırakılan Aleksey, iki ihtiyarın yanında bir yandan büyükannesinden dinî hikâyeler dinler, diğer yandan büyükbabasının ani şiddet patlamalarına tanık olur. Amcaların miras çekişmeleri, doğumlar, evlilikler, müzik eşliğinde dinlenen halk efsaneleri... Bir epik şiir havasıyla geçen günler aynı zamanda büyük bir yazarı ortaya çıkarmaktadır. Gorki’nin olgunluk çağında anlattığı bu çocukluk hikâyesi aynı zamanda büyük bir yazarın kendi kendini tanıma çabasıdır. Ergin Altay’ın eşsiz bir şiirsel dille yaptığı çeviriyle, bu büyük klasik, yepyeni bir canlılık kazanıyor.


Mavi & Bir Rengin Tarihi, Michel Pastoureau
Antik Roma’da barbarların, yabancıların rengidir, Antikçağ’da renk bile sayılmaz, Antik Yunan’da hiçbir metinde adı geçmez, öyle ki bazı filologlar Yunanlıların maviyi göremediklerini bile düşünürler, Ortaçağ’da Katolikler adını bile anmazlar... Sonra birden her şey değişir. Mavinin Avrupa toplumlarındaki tarihi inanılmaz bir yön değiştirmeyle yazılmıştır: Başka deyişle, yerden göğe yükselir adeta. Michel Pastoureau’nun bu şaşırtıcı çalışması, Antikçağ ve Ortaçağ toplumlarından Modern Çağ’a kadar, söz dağarcıkları, kumaşlar, giysiler, semboller, günlük yaşam, din ve sanat üzerinden mavi rengin toplumsal alandaki evrimini inceliyor. Eskiden Avrupa’da hor görülen bir renkken, bugün nasıl açık ara en sevilen renk mertebesine eriştiğini tüm sosyolojik ve psikolojik yönleriyle mercek altına alıyor. Pastoureau, renklerin de bir tarihi ve hayatı olduğunu, mavinin heyecan verici macerasıyla gözler önüne seriyor.


Sanat Tarihinin Tarihi, Vernon Hyde Minor
Sade ve özlü bir dille yazılmış olan bu kitapta yazar, sanat eleştirisi ve teorisinin antikiteden günümüze tarihinin izini sürüyor. Minor’ın amacı "sanat tarihinin ne olduğunu, nereden doğduğunu, temelini oluşturan fikirlerin, kurumların ve pratiklerin neler olduğunu, bugünkü şekline nasıl büründüğünü ve kullandığı eleştirel yöntemlerin neler olduğunu tanımlamaya çalışmak." Sanat eğitimi alınan bir yer olarak modern akademi, on altıncı yüzyıl sonlarının İtalya’sında sanatçılara yönelik bir meslek forumu olarak doğdu, bir yandan da sanata dair teorik söylemlere ev sahipliği etti. Akademinin, kültürel ve ideolojik bir fenomen olarak etkisi tarih boyunca güçlü bir şekilde hissedildi; bu etki belki bugün her zamankinden daha güçlü hissediliyor. Akademi ister Roma’daki Accademia di San Luca gibi papalığın himayesindeki bağımsız bir sanat kuruluşu ister XIV. Louis’nin subaylarının denetimindeki bir kraliyet akademisi ister modern bir üniversite olsun, tam da doğası gereği, gündemler yaratarak sanatçıları ve sanat tarihçilerini bu ya da şu şekilde etkiler. Kitabın birinci kısmında bu ve benzeri konular ayrıntılı bir şekilde ele alınıyor. Platon’dan on dokuzuncu yüzyıla sanat teorilerinin ele alındığı ikinci kısımda, tarih estetikle buluşuyor, çağlar boyu "Sanat nedir?" sorusuna verilen yanıtlar mercek altına alınıyor. Yirminci yüzyılın eleştiri teorilerine ilişkin değerlendirmelere yer verilen üçüncü kısımdaysa tarih biraz geri planda kalıyor. Göstergebilim, yapıbozum, Marksizm, psikanaliz, feminist eleştiriler, çokkültürcülük, bu kısımda ele alınan yaklaşımlardan birkaçı. Kitap, sanat tarihiyle yeni tanışmış olan ve sadece sanatı merak etmekle yetinmeyip, sanat hakkında söylediğimiz şeyleri neden söylediğimizi de merak eden okura ulaşmayı hedefliyor. Sanat hakkında konuşmanın tek bir yolu — kitabi bir yolu — olduğuna inanan okuru, benimsediği bu bakış açısının indirgemeci ve otoriter olduğuna; sanatın tamamen kişisel ve herkesin fikrinin eşit ölçüde geçerli olduğunu düşünen okuruysa, bu inancının geçersizliğine ikna etmeyi dert ediniyor. Okuru, sanat tarihini beşeri bilimlere ait kılan şeyin ne olduğunu kavramaya davet ediyor.


Serbest Ticaret Dönemi Romansları & Britanya Edebiyatı, Bırakınız Yapsınlar Düzeni ve Küresel On Dokuzuncu Yüzyıl, Ayşe Çelikkol
Britanya halkının ülkesine ve günlük hayatına dair kaygıları, on dokuzuncu yüzyılda genişleyen serbest ticaret ağları eşliğinde biçim ve mahiyet değiştirmiştir. Küresel mekân ve zaman algısının hâkim bir olgu haline gelmesiyle birlikte mutat aralıklarla ihlal edilen ulusal sınırlar, Britanyalı edebiyatçıların imgeleminde bir yandan mitik bir bereket çağrışımı yaparak önceki yüzyılların başat edebiyat türlerinden romansa özgü unsurları tekrar gündeme getirmiş, öbür yandan sınır tanımaz serbest ticaretin yarattığı korkuları imleyen çokeşlilik, kaçakçılık gibi temaları ön plana çıkarmıştır. Ayşe Çelikkol Serbest Ticaret Romansları’nda İngiltere’nin on dokuzuncu yüzyılda kurduğu küresel iktisadi hegemonyanın ardındaki itici güç olan serbest ticaretin Britanya edebiyatına nasıl yansıdığı sorusuna cevap arıyor. Gerek Walter Scott, Charles Dickens, Charlotte Brontë gibi kanona dahil yazarların, gerekse Ebenezer Elliott ve Kaptan Marryat gibi kanon dışı yazarların yapıtlarında yer alan serbest ticaret temsillerine odaklanan yazar, serbest ticareti destekleyen veya kıyasıya eleştiren farklı söylemlerin yalnızca ekonomi politik metinleri tarafından değil aynı zamanda on dokuzuncu yüzyıl Britanya toplumunun imgelemine ışık tutan ve katkıda bulunan edebiyat metinleri tarafından da üretildiğini ortaya koyuyor. Çelikkol, edebiyat ve kültür tarihinde mutlak kopuşlar saptayan yaklaşımların aksine türlerin iç içe geçtiği, geçmişte geleceğin izlerini bulduğumuz bir edebiyat tarihi okuması öneriyor. Bizleri, edebiyat ile toplum arasında dolaysız ve indirgemeci bir nedensellik kurmaktansa edebi söylemin hâkim ekonomi politik söylemle örtüştüğü, bu söylemin kendi paradigması ve dili aracılığıyla, alttan alta eleştirel bir perspektifle yeniden üretildiği yapıtlar üzerinde düşünmeye davet ediyor.


Çok satanlar Listeleri (En üst 10)

1 Cehennem - Dan Brown
2 Kardeşimin Hikayesi - Zülfü Livaneli
3 Senden Önce Ben - Jojo Moyes
4 Tanrının Unutulan Çocukları - Craig Silvey
5 Kaiken - Jean Christophe Grangé
6 Dönüş - Ayşe Kulin
7 Peri Gazozu - Ercan Kesal
8 Ejderhaların Dansı I - George R.R. Martin
9 Aynı Yıldızın Altında - John Green
10 Ruhi Mücerret - Murat Menteş


1 The Casual Vacancy - J.K. Rowling
2 The Little Coffee Shop of Kabul - Deborah Rodriguez
3 Gone Girl - Gillian Flynn
4 The Fault in Our Stars - John Green
5 The Racketeer - John Grisham
6 The Red House - Mark Haddon
7 Alex Pierre Lemaitre, Frank Wynne
8 The Hundred-Year-Old Man Who Climbed
Out of the Window and Disappeared - Jonas Jonasson
9 Stoner: A Novel - John L. Williams, John McGahern
10 Wreck This Journal - Keri Smith


1 Enlace-moi - Sylvia Day
2 Cinquante nuances de Grey - E.L. James
3 Cinquante nuances plus sombres - E.L. James
4 Cinquante nuances plus claires - E. L. James
5 Dévoile moi - Sylvia Day
6 Bescherelle : La conjugaison pour tous - Collectif
7 La nostalgie heureuse - Amélie Nothomb
8 Retour à Greenfalls - Iouri Jigounov
9 Petit traité de manipulation à l'usage des honnêtes
gens - Robert-Vincent Joule, Jean-Léon Beauvois
10 Le meilleur médicament, c'est vous ! - Frédéric Saldmann



1 The Casual Vacancy - J.K. Rowling
2 The Silent Wife - A. S. A. Harrison
3 Fifty Shades of Grey - E. L. James
4 Joyland - Stephen King
5 The Alchemist - Paulo Coelho
6 Beautiful Ruins - Jess Walter
7 Burn - Maya Banks
8 Fifty Shades Darker - E. L. James
9 Alex Cross - James Patterson
10 The Kite Runner - Khaled Hosseini



1 Die unwahrscheinliche Pilgerreise des
Harold Fry - Rachel Joyce
2 Die Hummerschwestern - Beverly Jensen
3 Blackout. Morgen ist es zu spät -
Marc Elsberg
4 Der Lavendelgarten - Lucinda Riley
5 Der Mann, der kein Mörder war -
Michael Hjorth, Hans Rosenfeldt
6 Der dunkle Thron - Rebecca Gable
7 Tödliche Wut: Thriller - Linda Castillo
8 Schwesterlein, komm stirb mit mir -
Karen Sander
9 Tote Augen: Thriller - Karin Slaughter
10 Sommerprickeln - Mary Kay Andrews


En çok geride bırakılan 20 kitap

29.08.2013 11:05:00
Travelodge’un “geride bırakılan kitaplar endeksi”nde ilk sırayı iki yıldır E.L. James’in “Elli Ton” kitapları alıyor.
En çok geride bırakılan 20 kitap

Endeks, ucuz otel zinciri Travelodge’un müşterilerinin okuduktan sonra en çok geride bıraktığı kitapları listelemeyi amaçlıyor. Listenin başını geçen yıl “Grinin Elli Tonu” (Fifty Shades of Grey) çekerken bu yılın ilk sırasına yine aynı üçlemeden “Özgürlüğün Elli Tonu” (Fifty Shades Freed) yerleşti. Üçlemenin ilk iki kitabından birinin altıncı diğerinin ise 10’uncu sırasında yer aldığı listedeki ilginç kitaplardan biri de J.K. Rowling’in yetişkinlere yönelik ilk kitabı “Boş Koltuk” (The Casual Vacancy) oldu. Sylvia Day’in 24 yaşındaki Eva Tramell ve genç milyarder Gideon Cross arasındaki romantik ilişkiyi anlattığı romanı ikinci en çok geride bırakılan kitap olurken, Travelodge personeli odalarda bırakılan kitaplar arasında yazarın “Sende Kendimi Buldum” (Reflected In You) ve “Sana Bağlandım” (Entwined With You) gibi diğer çalışmalarına da dikkat çekiyor.

Biyografinin düşüşü
Travelodge’dan Shakila Ahmed, “Yıllık geride bırakılan kitaplar çalışmamızda son üç yılda ünlü biyografilerinin sayısı düşerken kurmaca, özellikle de gerilim ve romantik üçlemelerin varlığı artıyor,” dedi. Ahmed, e-okuyucuların yükselişine rağmen Travelodge müşterilerinin önceki yıl geride bıraktığı 21 bin 786 kitaba karşılık geçen yıl hafif bir artışla 22 bin 648 kitap bulunduğuna dikkat çekti.

En çok geride bırakılan kitaplar
1. “Özgürlüğün Elli Tonu” (Fifty Shades Freed), E.L. James
2. “Sana Soyundum” (Bared To You), Sylvia Day
3. “The Marriage Bargain”, Jennifer Probst
4. “Kayıp Kız” (Gone Girl), Gillian Flynn
5. “Boş Koltuk” (The Casual Vacancy), J.K. Rowling
6. “Grinin Elli Tonu” (Fifty Shades Of Grey), E.L. James
7. “Sende Kendimi Buldum” (Reflected In You), Sylvia Day
8. “My Time”, Bradley Wiggins
9. “Sana Bağlandım” (Entwined With You), Sylvia Day
10. “Karanlığın Elli Tonu” (Fifty Shades Darker), E.L. James
11. “My Story”, Cheryl Cole
12. “The Marriage Trap”, Jennifer Probst
13. “Camp David”, David Walliams
14. “Call The Midwife”, Jennifer Worth
15. “Before I Go To Sleep”, S.J. Watson
16. “The Marriage Mistake”, Jennifer Probst
17. “The Racketeer”, John Grisham
18. “The Carrier”, Sophie Hannah
19. “Oh Dear Silvia”, Dawn French
20. “Muhteşem Gatsby” (The Great Gatsby), F. Scott Fitzgerald
(Telegraph)