19 Ağustos 2013 Pazartesi

John le Carré'ın türkçede yeni romanı (2)

Zaman Kitap (Kitap Zamanı)

Bu işte kimse temiz değil!
 
Casus romanlarının ustası John le Carré dilimize Hain adıyla kazandırılan romanında bu kez Sovyet sonrası dönemde özelleştirmelerle zengin olan ‘oligark’ları anlatıyor. Hain, dünyada kara paranın nasıl aklandığına dair farklı bir casusluk romanı.

HAİN, JOHN LE CARRÉ, ÇEV.: ESAT ÖREN, ALTIN KİTAPLAR, 320 SAYFA, 18 TL

Kitap okumak kişisel bir yolculuktur. Kitapçı raflarından seçerken de, kitap eklerini karıştırırken de karar size aittir. Okurken şiir, hikâye, roman gibi herhangi bir türe veya mesela romanda macera, fantastik gibi alt türlerden birine ağırlık verebilirsiniz. Bu tercihler sırasında da o türün illa okumanız gereken isimlerini ıskalamış olmanız mümkün… Bir polisiye okuru olarak bugüne kadar ya tecrübe ettiğim isimleri ya da zevkine güvendiğim dostların önerilerini okumaya çalıştım. Editörüm birkaç yıl önce polisiye merakımı öğrenince okumam için birkaç isim önermişti. Hâlâ masamda bir not kağıdı asılı duruyor: Antonio Muñoz Molina, Jo Nesbo ve John le Carré… Nesbo’yu geçtiğimiz aylarda Türkçedeki yeni kitabı Nemesis’le okuma şansı bulmuştum. Şimdi sıra geldi John le Carré’ye...

Casus romanları öldü mü?

Türkçede birçok yayınevi Le Carré’nin kitaplarını yayımladı. Fakat birkaçı dışında bu kitaplara kolay ulaşmak mümkün değil. Le Carré’nin ilk olarak Aranan Adam (2011) romanını yayımlayan Altın Kitaplar, şimdi de Hain’i dilimize kazandırdı. Sovyetler Birliği’nin dağılması, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Rus istihbarat örgütü KGB’nin tarihe karışmasının ardından dünyada casus romanları da popülerliğini kaybetti denilebilir. Fakat İngiliz casusluk romanları yazarı John le Carré (asıl adı David John Moore Cornwell) Soğuk Savaş öncesi casusluk romanlarında olduğu gibi 2010’da yazdığı Hain’de de maharetini sergilemiş. Yazarın ustalığına en son beyazperdede şahit olmuştuk. Le Carré’nin 1974’te yazdığı ve başyapıtı sayılan Köstebek (Tinker, Tailor, Soldier, Spy) 2011’de Tomas Alfredson tarafından başarıyla sinemaya uyarlanmıştı. Filmde, roman kahramanı George Smiley’ı Gary Oldman oynamıştı. Bir bölümü İstanbul’da çekilen yapımda Soğuk Savaş döneminde İngiliz istihbaratı içindeki çatışmalar ve hesaplaşmalar oldukça etkileyici bir dille anlatılıyor. Gelelim Hain’e… Casus romanları devrinin bittiği bir dönemde türü yeniden canlandıran isim olarak karşımıza çıkıyor Le Carré. Hain’de casusların yerini Sovyet sonrası dönemde özelleştirmelerle zengin olan “oligark”lar alıyor. Yazar, bu kez Rus zenginlerinin tüm dünyada kurduğu kara para aklama yapılanmasının şifrelerini çözüyor. 17 bölümden oluşan roman, Oxford Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı okutmanı Perry ve evlilik hazırlığı yaptığı sevgilisi avukat Gail’in Karayip adalarından Antigua’ya tatile gitmeleriyle başlıyor. Tatile gitme fikri her ikisinin de hayatlarında geleceğe dair önemli değişiklikler yapmak istemelerinin bir sonucu. Perry üniversitedeki tekdüze eğitimden bıkmıştır. Bunu da “İngiltere Boğuluyor mu?” başlığı altında George Orwell’ı anlatırken fark ediyor. Cübbesini çıkarınca kendini özgür hissedeceğini düşünüyor ve ülkenin yoksul bir bölgesinde ortaokul öğretmenliği yapmak istiyor. Gail de benzer bir karar aşamasındadır ve pek de parlak olmayan avukatlık kariyerine devam etmek ya da Perry ile maceraya atılmak arasında kalmıştır… Böyle bir zamanda onlara iyi geleceğini düşündükleri tatilleri, üç setlik bir tenis maçı sonrası hayatlarını bambaşka bir yöne çevirecektir. Romanın ilk sayfalarında bahsi geçen maçta Perry’nin rakibi, Dima adlı bir Rus. Dima, siyasi suçluların gönderildiği, Stalin döneminin en acımasız kamplarından Gulag takımadalarındaki Kolıyma’dan sağ kurtulan nadir insanlardan. Dima kamptan kurtulunca içerde tanıştığı ‘vori’lere katılıyor. Vori, Gulag’da hakemlik yapan, adaleti sağlayan ‘akil adamlar’a deniliyor. Dima’nın kara para aklamadaki mahareti anlaşılınca önce ABD’de, sonra pek çok Avrupa ülkesinde, merkezi Londra’da olan şirketler kuruluyor. İşleri de Dima yürütüyor elbette. Sonra onun kara para aklamadaki ‘kardeşi’ Mişa ve karısı Olga, kardeşliğin lideri Prens tarafından kaza süsü verilerek öldürülüyor. Dima da sıranın kendisine geldiğini böylece anlıyor. Tatile gelen iki İngiliz Perry ve Gail vasıtasıyla da İngiliz Gizli Haberalma Servisi ile bağlantı kurmaya çalışıyor. Perry ve Gail, Dima’nın mesajını ulaştırmak amacıyla iletişim kurdukları İngiliz hükümetinin casusları tarafından sorgulanırken buluyorlar kendilerini.

Farklı bir casusluk romanı

Hain’de dikkat çeken taraf, olaylar geri dönüşlerle anlatılırken sorgulamanın neredeyse romanın sonuna kadar başarıyla devam ettirilmesi. Roman, ‘katil kim’ türünden bir sürükleyiciliğe sahip değil, ‘hain kim’ sorusunu da merak unsuru olarak kullanmıyor. Casusların hain peşinde olduğu, silahların konuştuğu, aksiyon klişelerinin harmanlandığı romanlardan sıkıldıysanız Hain, yavaş temposu ile dünyada kara paranın nasıl aklandığına dair farklı bir casusluk romanı. Meraklısı için not: 1931 doğumlu yazarın yeni romanı A Delicate Truth 7 Mayıs’ta çıkıyor. Türkçeye kısa sürede çevrilmesi dileğiyle…

Sherlock yeniden...

İlk polisiye romanın yazıldığı 1800’lerin başlarından günümüze kadar pek az dedektif adını kalıcı kılabildi. Meşhur olanları da sadece sıkı okurları tanıdı… Elbette biri dışında: Sherlock Holmes. Okuyan okumayan, polisiye seven sevmeyen herkes onun kim olduğunu bilir. Arthur Conan Doyle’un ünlü dedektifi Sherlock Holmes’un maceraları kısa öyküler olarak yayımlandığı 1891 yılından bu yana neredeyse bütün dünya dillerine çevrildi. Sinema filmlerine konu oldu, sahneye taşındı, radyoda okundu, hakkında akademik araştırmalar yapıldı… Sherlock Holmes ve yardımcısı Dr. John H. Watson’ın polisiye maceralarına Türk okurlar da ilgi gösterdi. II. Abdülhamid’in polisiye tutkusu mâlum. Resmî işler için kurdurduğu çeviri bürosundaki çevirmenlere ücretini vererek polisiye öyküler çevirttiğini biliyoruz. II. Meşrutiyet sonrasında yapılan Sherlock çevirileri giderek çoğalıyor hatta yerli “Şarlo” uyarlamaları yapılıyor, “Türklerin Sherlock Holmes’u” dedektifler boy gösteriyor. Bugünse elinize aldığınız çoğu Sherlock Holmes macerası başka yayınevinin etiketini taşıyor. Yaklaşık bir yıl önce haberdar olmuştuk, Everest Yayınları Sherlock Holmes külliyatını yeni bir edisyonla yeniden yayımlayacaktı. Bu seri nihayet başladı. Sherlock Holmes filmlerinin danışmanı ve önde gelen Sherlock uzmanlarından Leslie S. Klinger’ın editörlüğünde hazırlanan Açıklamalı Notlarıyla Sherlock Holmes adlı üç ciltlik külliyatın ilk cildi yayımlandı. Eserin 2003’te okurla buluşan bu ilk cildi; 1891-1893 arasında Strand Magazine’de yayımlanan öykülerin özgün hallerini içeriyor. Klinger çalışmasında, öyküler 1892’de Sherlock Holmes’un Maceraları, 1893’te de Sherlock Holmes’un Anıları olarak kitaplaştırılırken oluşan hataları da gidermiş. Türkçede yayımlanan ilk ciltte yer alan Holmes’un maceralarını Kaya Genç, anılar kitabını ise Berrak Göçer dilimize aktarmış. Klinger’ın önsözü, John le Carré’nin giriş yazısı ile başlayan kitapta, Holmes’u ve yaşadığı Londra’yı daha iyi anlayabilmek için bir bölüm yer alıyor: “Sherlock Holmes’un Dünyası”. Bu bölümde Victoria Çağı İngiltere’sinden Doyle’un ve meşhur dedektifinin hayatına kadar geniş bir bilgi yelpazesi bulunuyor. Maceraya dalmadan önce okunması ve bilinmesi gereken “Abdülhamit ve Sherlock Holmes” konusunu da Erol Üyepazarcı anlatıyor. “Bugüne kadar hazırlanmış en derli toplu ve en kapsamlı Sherlock Holmes külliyatı” olarak gösterilen Açıklamalı Notlarıyla Sherlock Holmes, polisiye severleri hayli memnun edeceğe benziyor.

2013-05-08 Muhabir: YAVUZ ULUTÜRK