6 Ağustos 2013 Salı

Yazın dünyasından

İnsanın aklına ister istemez Jules Verne'in İnatçı adlı yapıtı geliyor!

Günümüz edebiyatında Ramazan neden yok?

1 Ağustos 2013 ZEHRA ONAT (zaman)

Her Ramazan ayında duymaya alışık olduğumuz bir özlem cümlesi vardır: “Nerede o eski Ramazanlar...” Bir nostalji olarak seslendirilen bu cümle, sadece gündelik hayatta değil, edebiyatta da karşımıza çıkıyor. Modern edebiyatımızda Ramazan, çoğunlukla Osmanlı’nın son dönemindeki Direklerarası eğlenceleri, çocukluğun Ramazan hatıraları ve iftar sofralarıyla sınırlı. Yaşanan Ramazanlar ise edebiyatta yer bulamıyor. Günümüz yazarlarına, yaşayan Ramazanların neden bir edebiyat metninde yer almadığını; Ramazan’ın sadece bir çocukluk hatırası olarak mı kaldığını sorduk.

Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç

Geleneği özleyeceğiz

“Kutsal olana ve geleneksel olana karşıt bir zihniyetin son yarım asırdır devam eden dinî şiar ve sembolleri hayattan kovma gayretleri ile dindar kesimin manadan kopuk ritüelciliği birleşince Ramazan anlayışı ve zevkinde de büyük dönüşümler oldu. Geleneksel anlayışta dinin ruhunu üfleyen şeyh efendiler, hocaefendiler, âlimler tabakası devre dışı kalınca her şeyden evvel Ramazan’ın manevi havası gitti. Bir edebi eser, zamanının ve muhitinin en güzel taşıyıcısı ise bu gelişmelerin sonuçlarını yeni edebi eserlerde de görmek mümkündür. Bunun en bariz misali yeni nesil romanlarda, öykülerde, şiirlerde Ramazan imgesinin artık rastlanmaz olmasıdır. Bunun bir sonrasında ise negatif Ramazan imgelerinin yer almaya başladığını görürseniz hiç şaşırmayın. Geleneği özleyeceğiz...”

Celal Fedai

Çocukluk hatırası olabilse keşke

“Sadece Ramazan’ı değil kutsallığı olan her değeri, klişeleştirmeden anlatmak güçtür. Geleneğimizde estetik örnekleri pek çok. Bunlar öylesine güzel ki bugün için onların tekrarı daha sahicidir. Ama bu, yeni anlatımlar gereksiz demek değildir. Yakında Şair Hacdan Gelmiş diye bir şiir yazdım. Haccı dünyanın her yerinden tırmanılan bir dağa, hacıları da dağcılara benzetmişim. Düşününce bunun kökeninin çocukluğum olduğunu anlıyorum. Köyümüzde hacdan dönenler büyük bir sevgiyle karşılanır, kucaklanır, koklanırdı. Ramazan için de böyle. Temel meselemiz bu: Çocuklarımızın hatıraları olmasını sağlayamıyoruz. Ramazan, çocukluk hatırası olabilse keşke.”

Cemal Şakar

Edebiyatın bugünle sıkıntısı var

“İnsanın eskiyle ilişkisi genellikle inşai bir ilişkidir. Eskiyi çeperlerinden, acılarından, hüzünlerinden, ayrılıklarından, çatışmalarından ayıklayarak saflaştırırız. Özlediğimiz, iyilikle yâd ettiğimiz bu ‘saf geçmiş’tir. Yoksa eski Ramazanlar dediğimiz, bugün çok da tasvip etmeyeceğimiz Direklerarası eğlencelerinden ibaret bir şeydir. Edebiyatımızın sadece bugün yaşanan Ramazan’la değil, ‘bugün’le ilgili bir sıkıntısı var. Postmodern zamanlarla birlikte edebiyat, çağının tanığı olmaktan çıktı; daha çok bireysel hikâyelerin peşine düştü ve oyun, parodi, pastiş giderek önem kazandı. ‘Bugün’ dediğimiz zamanlar, öldürmelerle hicretlerle dolu; böylesi anlarla ilişki kurmak zordur. Kolay olanı kaçmak, sırt dönmektir.”

Beşir Ayvazoğlu

Bugün yaşadığımız hayat renksiz

“O kadar çok roman, hikâye ve şiir yazılıyor ki... Hepsini okuma imkânım olmadığı için “Bugünkü edebiyatımızda Ramazan yok!” deme cesaretini gösteremiyorum. Ama şunu söyleyebilirim: Ramazanlar, artık günlük hayatımızın akışında köklü bir değişiklik yaratmadığı gibi eskisi kadar renkli de yaşanmıyor. Aslında hayatı canlı ve renkli kılan, geleneklerdir. Ramazan’ın asırlar içinde oluşan ve yaşanan gelenekleri, hafızalarda çok canlı izler bırakıyordu. Bugün yaşadığımız hayat, bana sorarsanız, eskilerinkiyle kıyaslanamayacak kadar renksizdir. Şöyle bir düşününüz bakalım, çocukluk yıllarınızdan neler hatırlıyorsunuz? Derinliğine yaşanmayan şeyler edebiyata da yansımıyor. Mesele bundan ibaret.”

Yıldız Ramazanoğlu

Ramazan, şiirde yüzünü gösteriyor

“Ramazan’ın edebiyatta yer almadığını söylemek mümkün değil. Özellikle de şiirde yüzünü, ruhunu çokça gösterir. Ramazan ayı içimizdeki devrimle hayatımıza giren yeni kelimelerle, zamanın ve mekânın ilk insanın masumiyetiyle en baştan tekrar şekillenmesiyle başka bir şehir kurar hayatımızda. Sürüklenme hissimiz diner az da olsa. Bunlar şiirimize yansımaktadır ama metaforlar alegoriler ve mecazlarla. Hikâyede de yer alıyor, tabii ne oranda emin değilim. Bu soruşturmanın bile ilham verici olacağını düşünüyorum.”

Sibel Eraslan

Kendimizden duyduğumuz hoşnutsuzluktan...

“Bugünün Ramazanları evet hikayelerde çok yer almıyor ama mesela Mustafa Kutlu’nun Rüzgarlı Pazar’ı geliyor hemen aklıma, yoksul ve oruçlu insanlar... Samiha Ayverdi’nin, Münevver Ayaşlı’nın İstanbul Ramazanlarını anlatan hatıratları güzeldir. Bizim nesildeyse bu çok daha az, belki dünyanın kudretine dalmışlığımızdan, belki sanatın bir türlü yerli olmayı göze alamayışından, belki Müslümanlar olarak kendimizden duyduğumuz hoşnutsuzluk, üzüntü... Ama doğru söylediniz, orucun sesi kısık, adımları çok küçük edebiyatta… Ramazan bizde hatırayla birlikte zikrediliyor. Ben bunu tenkit edemiyorum çünkü çocukluğumuz en saf şekliyle unutamadıklarımızdır.”

Sadık Yalsızuçanlar

Modern edebiyat metafizik dünyayı yitirmiştir

“Sadece Ramazan değil, bir secde anı da edebiyatımıza pek yansımıyor. Özellikle oldukça değerli bir anımız olan iftar saati ve yine gecenin ilerleyen saatlerinde uyandığımız sahur zamanındaki yoğun duygularımız da modern edebiyatta pek konu edinemiyor. Modern edebiyatın daha olumsuz ve kötücül malzemeden beslenmesine bağlıyorum. Tabii ki edebiyat dramatik ve gerilimli sorunlardan doğar ama insanın bu dünyayı da kuşatan metafizik dünyaya geçişini, sıçramalarını özellikle konu edinmelidir. Fakat modern edebiyatçı büyük oranda metafizik dünyayı yitirmiştir. O dünyadan kopmuştur. Daha bayağı, daha alelade ve daha aşağılık konulardan ve sorunlardan beslenmektedir.”