6 Ağustos 2013 Salı

Antalya Güncesi

İran'da Ahmedinejad dönemi sona erdi.

 İran'da Ruhani dönemi

    05.08.2013

Avrupalıların 'Diplomat Şeyh' olarak andığı İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yemin ederek görevine başladı. Ruhani, ılımlı ve Batı'ya açık isimlerden oluşan bir kabine kurdu. İran'da cumhurbaşkanlığına seçilen Hasan Ruhani, önceki gün Dini Lider Ayetullah Hamaney'in onaylamasından sonra dün de parlamentoda yemin ederek görevine başladı. ABD'ye ve Batı'ya ılımlı mesajlar veren Ruhani'ye Beyaz Saray'dan "Eğer gerçekten samimi ise işbirliğine hazırız" cevabı geldi. Türkiye'yi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun temsil ettiği törene aralarında Suriye, Kuzey Kore, Venezüella ve Rusya'nın da bulunduğu 50'den fazla ülkenin temsilcisi katıldı. Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir ise, Suudi Arabistan'ın hava sahasını kapatarak geçiş izni vermemesi sonucu Tahran'daki törene katılamadı. Törendeki konuşmasında İran'a uygulanan yaptırımların kaldırılması için dünyaya çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ılımlı ve Batı'ya açık isimlerden oluşan kabine listesini de açıkladı. Dışişleri Bakanlığı için seçilen İran'ın eski BM Daimi Temsilcisi Muhammed Cevad Zarif'in, ABD'li yetkililerin yakından tanıdığı bir isim olduğu bildirildi. Ekonominin dümeniyse eski Cumhurbaşkanı Hatemi döneminin iki tecrübeli bakanına emanet edildi, Bican Zangena petrol bakanı, Ali Tayyibnia da maliye bakanı oldu. Ruhani, Suriye'de rejime destek vereceğini de ifade etti. Ruhani tarafından bugün kabul edilmesi beklenen Davutoğlu, dün Kuveyt, Brezilya ve Filistin dışişleri bakanlarıyla ikili görüşmeler de yaptı. 2003-2005 arasında İran'ın nükleer müzakerecisi olarak görev yaparken Avrupalı muhataplarının "diplomat şeyh" lakabını taktığı Hasan Ruhani'nin birinci önceliğini ülkesinin karşı karşıya bulunduğu ekonomik darboğazın aşılması oluşturuyor.

New York Times Haberleri Cumhurbaşkanı Ruhani İran ve Batı'ya Umut Oldu
    05.08.2013

TAHRAN - 10 yıl önce Avrupalı güçlerle nükleer müzakerelerin çıkmaza girdiğini gören Hasan Ruhani, daha öncesinde veya sonrasında hiçbir İranlı diplomatın yapmadığı bir şey yapmıştı. Orada bulunan Bat ı l ı diplomatların aktardığına göre cep telefonunu çıkarmış, eski arkadaşı ve meslektaşı olan İran'ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney'i aramış ve İran'ın nükleer zenginleştirme programının askıya alınması gerektiği konusunda onu ikna etmişti. Yeni İran Cumhurbaşkanı Ruhani'nin bu telefon görüşmesi, 11 yıldır İran'la Batı arasındaki yegâne nükleer uzlaşma olan Ekim 2003 tarihli anlaşmayla sonuçlandı. Fransız Dışişleri Bakanlığı'ndan emekli olan ve o müzakereler sırasında Avrupa heyetinde bulunan Stanislas de Laboulaye, "Ruhani, İran siyasetinde merkezi bir aktör olduğunu orada gösterdi. Diğer liderlerin hoşuna gitmeyen bir şeyi bir tek o kabul ettirebilmişti" diyor. Bugün cumhurbaşkanl ığını devralan 64 yaşındaki Ruhani'nin nükleer müzakereleri ciddi olarak tekrar başlatmaya hazır olduğu konusunda İran'ın da, Batı'nın da iyimserliği artıyor. Üstelik Obama yönetimi birebir diyaloğa istekli olduğunun işaretini verdi. Ruhani de ülkesindeki ekonomik sorunlardan derin kaygı duyduğunu ve selef i Mahmud Ahmedinejad'ın sert yöntemlerini yumuşatmaya kararlı olduğunu açıkça belli etti. Fakat asıl soru, isteklerini nereye kadar götürebileceği. İran'da cumhurbaşkanları ruhani lidere karşı sorumlu. Ancak yetkilerine getirilen başka sınırlamalar da var. Ahmedinejad'ın yükseliş ve düşüşü, bu ülkede cumhurbaşkanlığının gelip geçici doğası hakkında bir ibret hikâyesi gibi. Ahmedinejad, ultra muhafazakâr din adamları ve Devrim Muhafızları arasındaki gelenekselci hizbin adayı olarak iktidara gelmiş ve ikinci kez tekrar seçilmişti. Yahudi soykırımını inkâr edip İsrail'e sataşarak yıllarca popülerliğini korudu. Fakat görev süresinin bitimine doğru artık eski destekçileriyle arası bozulmuştu ve ekonominin kötü gidişi için onu suçlayan halkın nezdinde sevilmiyordu. Ruhani, nükleer anlaşmanın 2005'te bozulmasının ardından gelenekselciler tarafından yenilgiye uğratılmış ve siyasi anlamda nakavt edilmişti. Muhaliflerinin gözünde o, Avrupalılarla müzakerelerde zaaf göstermek gibi affedilmez bir günah işleyen bir "dönek" idi. Fakat İslam cumhuriyetinin tarihindeki en şaşırtıcı çıkışlardan biriyle Ruhani, o dip noktasından dönmeyi başardı ve bunu yaparken, din adamlarının şaha gösterdikleri direnişin ilk günlerine dayanan bağlant ı larından faydalandı. Eğer Ruhani ülkeye yeniden yön verme hedefini (bireylere daha geniş özgürlükler verilmesi, Batı'yla ilişkilerin normalleşmesi ve zayıf layan ekonominin güçlendirilmesi dâhil) gerçekleştirmesi için, daha önce kendisini ve Ahmedinejad'ı yenilgiye uğratan güçlerin aynısıyla mücadele etmesi gerekecektir. Ruhani küçük bir çöl kasabasında, çarşı esnafı ve din adamlarından oluşan bir ailede Hasan Fereydun adıyla dünyaya geldi. Doğduğunda ülkeyi Batı yanlısı Şah Muhammed Rıza Pehlevi yönetiyordu. 13 yaşında ilahiyat eğitiminin merkezi olan Kum'daki medreselere girdi ve İslam cumhuriyetinin ilerideki lider isimlerinden birçoğuyla orada arkadaş oldu. Kum kenti şah direnişinin kalelerinden biriydi ve genç Hasan orada tam yerini buldu. Ruhani, 1979 İslam Devrimi'ne öncülük yapacak olan Ayetullah Ruhullah Humeyni'nin 1963'te gözaltına alınmasıyla ilgili olarak, "Biz öğrenciler ölmeye, tutuklanmaya ve işkenceye hazırdık" diye yazmıştı. Da ha sonr a Tahran Üniversitesi'nde hukuk okudu ve zorunlu askerliğini Meşhed'de yaptı. Hamaney'le orada arkadaş oldu. 1978'de İngiltere'ye yerleşen Ruhani Lancaster Üniversitesi'nde ders verdi ve tam yüksek lisans öğrencisi olarak Massachusetts'teki Harvard Üniversitesi'ne gidecekken İran'da devrim başladı. Bunun üstüne Paris'e gitti ve sürgün'deki Ayetullah Humeyni'ye katıldı. Devrimden sonra birçok karşıt güç arasında konsensüs sağlamasıyla ün saldı. Bu yetenek önemliydi, çünkü ideologların egemen olduğu bir düzende ona hareket kabiliyeti sağlıyordu. ABD eski ulusal güvenlik danışmanı Robert McFarlane 1986'da gizlice Tahran'a geldiğinde onunla görüşen üç İranlı yetkiliden biriydi. (Bu görüşme rehinelere karşılık silah satışının yapıldığı bir anlaşmayla sonuçlanacak ve sonradan İran kontra skandalı olarak patlak verecekti.) Fakat Ruhani'ye ihtiyatla yaklaşanlar, onun sonuçta İslam Devrimi'ne hayatını adamış Şii Müslüman bir din adamı olduğunu hatırlatıyor. Ruhani kimsenin onun adına konuşmasını istemediği için isminin açıklanmaması şartıyla konuşan en yakın eski meslektaşlarından biri, "Yaptırımlar ve diğer baskılar duruşumuzu değiştirmeyecek. Ruhani Batı'yla diyalog istiyor, monolog değil" diyor. Yine de müzakerelerde onunla masaya oturan diplomatlar Ruhani'nin hüner ve esnekliğini övüyor. Almanya'nın e ski İ ran büyükelçisi Paul von Maltzahn, onun için, "İran'ın güçler sistemi içinde en uygun noktaya geldi. Kolay kandırılan biri değil, ayrıca girişken" diyor. İran Güvenlik Konseyi'nde 16 yıl sekreterlik yapan Ruhani, Irak'ın Kuveyt'i işgal ettiği 1990 sonrasında şahinlerin Saddam Hüseyin'le ittifak kurmasını engellemişti. İran'ın 11 Eylül saldırılarına gösterdiği beklenmedik derecede saygılı tepkiyi de o yönetmiş, ayrıca ABD Afganistan ve Irak'ı işgal ettiğinde, bu ülkelerin içindeki muhalefet güçlerinin koordine edilmesinde ABD'ye yardımı dokunmuştu. Fakat onun için en zorlu süreci oluşturan ve 2003 nükleer anlaşmasına götüren müzakereler gözden düşmesine yol açtı. Aynı şeyi tekrar denemek ister mi? Uzmanlara göre bu mümkün. Köşe yazarı Nadir Kerimi Cuni, "O gençliğinden beri proaktif bir asker. Nükleer müzakereler onun bir eseri ve o kendini bundan sorumlu hissediyor" diyor. Kimi Avrupalı diplomatlarsa Ruhani'nin 2003'te aşırı bir iyimserlikle diğer İran liderlerinin önüne geçmiş olabileceğini belirtiyor. Fakat müzakereleri yakından bilen Ruhani'nin meslektaşı farklı düşünüyor. "Şu an önemli olan, Ruhani'nin seçilmesiyle Batı için yeni bir pencerenin açılmış olmasıdır. Batılılar bu fırsatı değerlendirmelidir" diyor. THOMAS ERDBRINK

 Dışişleri Bakanı Davutoğlu İran'da
    AA    Giriş Saati: 05.08.2013 12:18     Güncelleme : 05.08.2013 12:18

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye rejimiyle yapılacak herhangi bir işbirliğinin Kürtler açısından sorunlar doğuracağını belirterek, "Sayın (Neçirvan) Barzani de aynı kanaatlere sahip. Birlikte Suriye'de bu kritik geçiş sürecinde Kürt kardeşlerimizin önce Suriye muhalefeti daha sonra Suriye'de kalıcı bir yapı oluşmasında hak ettikleri konumu ele almasında dayanışma içinde olacağız" dedi. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin yemin törenine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü temsilen katılmak için Tahran'a gelen Davutoğlu, İran'dan ayrılmadan önce ziyaretiyle ilgili açıklamalarda bulundu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da selamlarını getirdiğini kaydeden Davutoğlu, bu sabah Hasan Ruhani ile görüştüğünü, görüşmeye İran'ın yeni Dışişleri Bakanı olması beklenen Cevad Zarifi'nin de katıldığını söyledi. Davutoğlu, Türkiye ile İran arasındaki özellikle son 10 yılda sağlanan ilişkinin Türkiye'nin İran'a verdiği özel önemin göstergesi olduğunu belirterek, ilişkilerden duydukları memnuniyeti dile getirdiğini ve bundan sonra da ilişkilerdeki ivmeyi sürdürmek istediklerini vurguladı.

Ruhani'nin de Türkiye'yi tarihi ve yakın bir dost olarak gördüğünü ilettiğini bildiren Davutoğlu, son yıllarda ilişkilerde sağlanan güzel gelişmeleri kendi döneminde ilerletilmesi için güçlü bir iradeye sahip oldukları mesajını aldığını belirtti.

Davutoğlu, Suriye ve Mısır başta olmak üzere bölgesel konuları ele aldıklarını, Türkiye ve İran arasındaki istişarelerin bundan sonra daha artırılarak sürdürülmesinin bölge istikrarı için önemini vurguladığını söyledi. Ruhani'yi Türkiye'ye davet ettiğini ifade eden Davutoğlu, "Kendisi de Türkiye ile en yoğun ilişkiler içine girmek istediğini ifade etti" dedi.

İran'ın görevi bırakacak Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi ile de görüştüğünü ifade eden Davutoğlu, bunun da bir veda ziyareti olduğunu aynı zamanda Salihi bakanlığı devrederken iki ülke arasındaki dosyaları tekrar görüşme imkanı bulduklarını söyledi.

İKİLİ TEMASLAR
Davutoğlu, Ruhani'nin yemin töreni sırasında da çok sayıda ikili görüşmeler gerçekleştirdiğini kaydederek, görüştüğünü isimler arasında Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhammedov, Filistin Dışişleri Bakanı Riyad Malki, Güney Afrika Dışişleri Bakanı Maite Nkoana-Mashabane, Kuveyt Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı El Sabah, Brezilya Dışişleri Bakanı Antonio Patriota bulunduğunu söyledi. Davutoğlu, Patriota ile görüşmesinde Türkiye-Brezilya-İsveç üçlü dışişleri bakanları toplantısının 6-7 Eylül'de Stockholm'de yapılması konusunda mutabakata vardıklarını bildirdi.

"RUHANİ İLE SURİYE'Yİ DETAYLI ELE ALDIK"
Davutoğlu, İran'dan özellikle Suriye konusundaki beklentilerle ilgili temasları sırasında bir mesaj alıp almadığının sorulması üzerine, görüşmelerinde Suriye konusunu detaylı ele aldıklarını belirtti. Türkiye'nin Suriye'de iç savaşa bakışını Ruhani'ye aktardığını belirten Davutoğlu, şunları söyledi:

"Türkiye'nin hiçbir zaman hiçbir dönemde bölgede herhangi bir grup, mezhep ya da siyasi partiye dayalı politika takip etmediğini, temel ilkelere dayalı bir politika takip ettiğimizi, bu ilkelerin başında barış, istikrar ve halkın iradesinin geldiğini, Suriye'de maalesef bu barış ve istikrarı Esed'in, ki geçmişte yakın ilişkilerimiz olduğunu da ifade ederek vurguladım. Bütün tavsiyelerimize rağmen Suriye'de barış ve istikrarı bozanın yine Esed olduğunu, son dönemlerde güvenliğin daha da bozulmuş olduğunu kendileriyle paylaştım. Kendileri de bu konuda Türkiye ile istişarelere önem verdiklerini ifade ettiler. İnşallah önümüzdeki dönemde daha detaylı bir görüşme için tekrar bir araya geleceğiz. Şu anda önemli olan Suriye'de akan kanın durması ve Suriye halkının bir bütün içinde Suriye toprak bütünlüğü içinde kendi geleceğini tayin etme hakkının Suriye halkına verilmesi. Demokrasi ve güvenlik prensipleri çerçevesinde bir ortak zemin olduğu konusunda mutabık kaldık. İnşallah en kısa zamanda önce Dışişleri Bakanı Sayın Zarifi ile daha sonra da Sayın Ruhani'nin Sayın Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızla yapacağı görüşmelerle bu istişareleri sürdüreceğiz."

BARZANİ'NİN ANKARA TEMASLARI
Davutoğlu, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani'nin geçtiğimiz günlerde Ankara'ya yaptığı ziyaret ve yakında yapılacağı ifade edilen Kürt Konferansı konusundaki soru üzerine, hem Mesud Barzani hem de Neçirvan Barzani ile belli aralıklarla süregelen istişarelerinin bulunduğunu hatırlattı. "Nihayet bu bölge hepimizin ortak bölgesi" diyen Davutoğlu, gelecekle ilgili kaygılar konusunda çok ortak noktaları bulunduğunu ifade etti.

Davutoğlu, Türkiye'deki çözüm süreci bağlamında Türkiye'nin beklentilerini ele aldıklarını belirterek, "Bu konferans konusu da bu çerçevede ele alındı. Bu tür konferanslar ve toplantıların tam silahlı ve şiddete dayalı yöntemlerin terk edilmesi anlamında belli bir özel önemi var. Ancak önemli olan bütün bölgede kalıcı barış ve istikrarın sağlanması" dedi.

"REJİMLE YAPILACAK İŞBİRLİĞİNİN KÜRTLER İÇİN SORUN DOĞURACAĞI AŞİKAR"
Barzani ile görüşmesinde Suriye konusunu da ele aldıklarını kaydeden Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Onlar da biz de Suriye'de iç barışın tesis edilmesinde Kürtlerin önemli bir unsur olduğunu, bunun da ancak ve ancak Kürt grupların toplu olarak Suriye muhalefeti içinde yer almasıyla mümkün olduğu hususlarını paylaştık. Bu konuda aynı perspektife sahibiz. Suriye rejimiyle yapılacak herhangi bir işbirliğinin Kürtler açısından sorunlar doğuracağı aşikar. Sayın Barzani de aynı kanaatlere sahip. Birlikte Suriye'de bu kritik geçiş sürecinde Kürt kardeşlerimizin önce Suriye muhalefeti daha sonra Suriye'de kalıcı bir yapı oluşmasında hak ettikleri konumu ele almasında dayanışma içinde olacağız ama hiçbir şekilde Türkiye'nin sınır güvenliğine herhangi bir halel getirecek herhangi bir faaliyete izin vermeyeceğimizi kendisiyle paylaştık. Onlar da bu konuda Türkiye'nin kaygısını haklı gördüklerini ve bu konuda Türkiye ile tam bir işbirliği içinde davranacaklarını, hiçbir şekilde Türkiye'nin sınır güvenliğine yönelik herhangi bir tehdide kendilerinin de izin vermeyeceğini, bu konuda ellerinden geleni yapacakları konusunda mutabık kalındı."

"REJİMLE İŞBİRLİĞİNE DAYALI YENİ PROBLEMLER KİMSENİN FAYDASINA DEĞİL"
Bu çerçevede PYD ve Barzani ile olan son temaslar bir arada değerlendirildiğinde Türkiye için gerek Irak'ta gerek Suriye'de bütün bu Kürt unsurların bulundukları yerde barış içinde yaşamalarının önemine değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Ancak özellikle Suriye'de rejimle işbirliğine dayalı yeni problemlerin çıkması hiç kimsenin faydasına değil. Bu konuda da PYD tarafından gelen açıklamalar oldu. Biz bu açıklamaların uygulamada nasıl yansıyacağını takip edeceğiz. Eğer söz verildiği gibi Suriye muhalefeti içinde yer alınırsa, rejimle kesinlikle işbirliği yapılmazsa, Türkiye'nin sınır güvenliğiyle ilgili kaygılarının tümü gözetilirse ve bir emrivaki şeklindeki bir yapılanmaya herhangi bir şekilde Suriye'nin toprak bütünlüğünü riske edici bir yapılanmaya gidilmezse, bu zaten Suriye muhalefeti içinde bütün Kürt unsurların sadece PYD'nin değil, PYD tek başına Kürt unsurların tümünü temsil etmiyor, bütün Kürt unsurların muhalefete katılımına Türkiye çok ciddi katkı yapacaktır."

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Ahmed El Carba ile de yakın zamanda görüştüğünü hatırlatan Davutoğlu, Suriye muhalefetinin Kürtleri de kapsayacak şekilde genişletilerek bir çalışma yapılması konusunda mutabık kaldıklarını belirtti.

"ÜMİT EDERİZ, MISIRLI KARDEŞLERİMİZ BAYRAMI BARIŞ ORTAMINDA YAŞARLAR"
Davutoğlu, Mısır konusundaki bir soru üzerine de konuyla ilgili sürekli diplomatik temas halinde olduklarını söyledi.

Davutoğlu, "Ümit ederiz, Mısırlı kardeşlerimiz bayramı gerçek bir barış ortamında yaşarlar. Ancak bunun için başta Sayın Mursi olmak üzere bütün siyasi liderlerin özgürlüklerine kavuşması büyük önem taşıyor. Daha sonra bütün siyasi tarafların katılımıyla, tamamıyla siyasilerin iradesinden oluşan bir yeni yol haritası çerçevesinde çalışmalar yürütülebilir ama öncelikle hedef Sayın Mursi'nin ve bütün siyasi tutukluların serbest bırakılması. Daha sonra atılacak adımlar konusunda da istişarelerimiz bütün taraflarla yoğun şekilde devam ediyor" diye konuştu.