31 Ağustos 2013 Cumartesi

Cumhuriyet Kitap 1228

Cumhuriyet Kitap 1228
29 Ağustos 2013, 24 sayfa.

Tanıtılan kitaplar, yazarlar, konular (seçki)

İnceleme/Tanıtım

  • Hüzün Adasında Bir Köy & Gökçeada-Bademli, Deniz Kavukçuoğlu
  • Ahmet Erhan'ın ardından
  • Pervasız pertavsız alıntı: "Yaşım 60'ı geçti. "büyük" sayılabilecek bir kütüphanem var, hâlâ doyumsuzum o konuda, bakış açımı şaşılaştıran sanırım bu. Şu an 100 bin Avro'luk bir kitap alma çeki armağan edilse sonsuz mutlu olur, bir hafta içinde 3-4 bin kitap alır, gene de doymazdım!"
  • Metrestepe, Üstün Dökmen
  • Bir Yeniçerinin Hatıraları, Konstantin Mihailoviç
  • Okuma Üzerine, Marcel Proust
  • Flores Geceleri, Cesar Aira
  • Mart, Alper Atalan
  • Bağzı Şeylere Öyküler & 28 Yazardan Gezi Parkı Öyküleri, Kollektif,Kadir Yüksel
  • Bir Kentin Tarihi Serencamı Ankara / Kent ve Siyaset Yazıları, H. Ali Ulusoy
  • Şiir Atlası: Erich Fried alıntı: "
Esprisiz

Oğlanlar
Taşlar fırlatıyor
şakacıktan kurbağalara

Kurbağalar
ölüyor ciddi ciddi"


Yeniler
  • Ben Bir Ağacım, Orhan Pamuk
  • Felsefe El Kitabı, B.I. Suslakov,Y.A. Yakovleva
  • Korkak ve Canavar / Perg Efsaneleri 1. Kitap, Barış Müstecaplıoğlu
  • Sözde Terörist, İsmail Saymaz
  • Charlotte Bronte'nin Gizli Günlükleri, Syrie James
  • Beyaz Yalan, Andrea Gillies

Reklamlar
  • Sözcükler 45
  • Mustafa Balbay Kitapları
  • Yeni Bir Aydınlanmaya Doğru, İsmail Tunalı
  • Ayaklı Bela, Jamie Mcguire
  • Tatlı Bela, Jamie Mcguire
  • Balyoz ve Ergenekon'da Adli Komedya, Faruk Doğan
  • Tanrılar ve Dilenciler Diyarı, Ayhan Sarıhan
  • The Sanat Çağı, Kaya Özsezgin
  • Çocukluğum, Maksim Gorki
  • Mavi & Bir Rengin Tarihi, Michel Pastoureau
  • Hanedan Skandalları, Michael Farguhar

Kitap özetleri

Ayaklı Bela, Jamie Mcguire
AŞIKSAN BAŞIN BELADA! Abby Abernathy; geçmişini unutmak için kalkıp uzak bir şehre okumaya gelen, temkinli, kendi hâlinde bir kız. Travis Maddox; hayatını dövüşerek kazanan ve aşka inanmadığı için tek gecelik ilişkilerle avunan bir erkek. Aşk ve bela birbirine hiç bu kadar yakışmadı... Travis annesinden hayatla ilgili iki şey öğrendi: Aşkı bul. Ve onun için ölümüne mücadele et. Bu hikâyeyi biliyorum demeden önce bir kez daha düşünün. Her aşk hikâyesinde iki taraf vardır: Esas oğlan ve esas kız. Tatlı Bela'da esas kızı dinledik; peki ya, esas oğlan? Bir erkeğin aşkı için verdiği mücadeleyi kendi ağzından tüm içtenliğiyle dinlemeye hazır olun...


Tatlı Bela, Jamie Mcguire
Aşıksan başın belada! Abby Abernathy karanlık geçmişiyle arasına mesafe koymuş olan, alkol kullanmayan, küfür bile etmeyen kendi halinde bir kız, fakat hayatını dövüşerek kazanan ve vücudu dövmelerle kaplı yakışıklı Travis Maddox onun hayatını değiştireceğe benziyor. İyi kız ve kötü çocuk… Bu birliktelik bir aşkın mı habercisi yoksa bir felaketin mi? Tatlı Bela sadece bir "bestseller" değil, uluslararası bir fenomen. Yayımlandığı günden beri tüm dünyada büyük yankı uyandıran bu kitabı okumayan kalmayacak.


Hanedan Skandalları, Michael Farguhar
"Hanedan Skandalları" Avrupa tarihinin çok bilinmeyen sayfalarını açıyor. İngiltere'den Fransa'ya, İspanya'dan Avusturya'ya, Rusya'dan Roma'ya, Vatikan'dan Portekiz'e saray ve hanedanların bugün unutulmaya çalışılan skandallarını anlatıyor.Okudukça bazen gülecek, bazen kızacak, bazen irkilecek ama her seferinde "medeniyet" olarak öğretilen Avrupa tarihinin hiç de öyle olmadığına tanık olacaksınız: Rus Çariçesi II. Katerina gerçekten de atlarla sevişir miydi? Bütün Kral, imparator ve çarların metresi var mıydı? Evlenmesi ve cinsel hayata sahip olması yasak olan Papaların çocukları nasıl doğuyordu? "Oğlancı" hükümdarlar hangileriydi? "Sevgili"lerini nasıl seçerlerdi? Beş kız kardeşinin tümüyle birden "birlikte olan" Fransız Kralı kaçıncı Louis'ydi? Sevgilisini lime lime edip saraydaki yer döşemesinin altına gömen hükümdar kimdi? 57 torununun 56'sı piç olan kral kimdi? Özel sarayında toplattığı kız-erkek çocuklara tecavüz eden imparator kimdi? Ergenlik çağındaki bir erkeği hadım ettirerek gelin kıyafeti giydiren ve başkentte düzenlediği bir düğünle onunla evlenen hükümdar kimdi? Kız kardeşiyle yatan hükümdar kimdi? Annesiyle yatan hükümdarın nesi olmaktaydı? Pek çok metresinin yanı sıra iki kız kardeşiyle de yatan Papa, ne yaparken felç geçirmişti? Napolyon öldükten sonra penisi neden ve nasıl kesilmişti? Bugün o penis parçası nerede korunmaktadır?


Hüzün Adasında Bir Köy & Gökçeada-Bademli, Deniz Kavukçuoğlu
Can Yayınları'nın yaşam dizisine Deniz Kavukçuoğlu'ndan bir kitap daha: Hüzün Adasında Bir Köy / Gökçeada-Bademli. Kendisi de artık bir Gökçeadalı olan Kavukçuoğlu, buradaki komşularından başlayarak, adada kalmış, kalabilmiş tüm Rumlarla küçük söyleşiler gerçekleştirmiş, ada hakkında ulaşabildiği tüm bilgi ve belgeleri bir araya getirmiş. Gökçeada'nın tarihi, adanın yerli Rumlarının yaşadığı sıkıntılar, devletin uyguladığı baskı politikaları, Rumlara ait arazilerin istimlak edilmesi, ailelerin dağılması, malların yağmalanması, bir zamanlar köylüler için bir cennet olan, onların ana vatanı olan adanın zamanla bir hüzün adasına dönüşmesi... Kavukçuoğlu, giriştiği bu sivil tarih çalışmasınında adalı ailelerin ve bireylerin öykülerini anlatırken, gerçek vatanın insanın doğup büyüdüğü yer olduğuna da vurgu yapmış oluyor. Gökçeada'nın gelenekleri, komşuluk ilişkileri, yemekleri, bayramları ve ilginç kişilikleri kitaba renk katıyor. Hüzün dağılsın, bundan sonra insan insana hiçbir zaman zulmetmesin diye. Hüzün Adasında Bir Köy, fotoğraflarla zenginleştirilmiş, etkileyici bir kitap.


Metrestepe, Prof. Dr. Üstün Dökmen
Metristepe nasıl Metrestepe oldu? Kurtuluş Savaşı'nın yapıldığı alanlardan biri de Bozüyük yakınlarındaki Metristepe'dir. Kurgu bu ya, bir inşaat firması, 2000'li yıllarda Metristepe yakınlarında, villalardan oluşan bir site yapar, "Metristepe Manzaralı Villalar" diye satılır evler. Sitenin adı Metristepe'dir ancak birçok varlıklı erkek metresini bu villalara yerleştirdiği için olsa gerek, sitenin adı zamanla "Metrestepe Villaları"na çıkar. Bu villalarda, Metristepe Savaşı'na katılanların torunları oturmaktadır şimdi. Bu romanın kahramanı Nurşen, Metrestepe villalarına yerleşen sakinlerden biridir ancak hayatın ona neler getireceğini bilememektedir.


Bir Yeniçerinin Hatıraları, Konstantin Mihailoviç
Sırp Konstantin Mihailoviç İstanbul'un fethinden iki yıl sonra, 1455 yılında, Niş yakınlarındaki köyünden Türkler tarafından alınıp başkente götürülür. Yirmi yaşındaki Mihailoviç kısa süreli bir eğitimden sonra Yeniçeri Ocağı'na kaydedilir ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkan topraklarından, Ege kıyılarına ve Tuna'ya uzanan fetihlerine, başarısızlığa uğrayan Belgrad Kuşatması'na, 1458 Mora, 1461 Sinop ve 1462'de Uzun Hasan'a karşı Trabzon Seferi'ne ve daha birçok savaşa ve sefere katılır. Mihailoviç 1463'te, bir yeniçeriyken bu kez Macarlar tarafından ele geçirilir. Özgürlüğüne kavuştuktan sonra ilkin Bohemya'ya sonra Polonya'ya geçen Mihailoviç, Osmanlı İmparatorluğu'nda bulunduğu süre zarfında yaşadıklarını yazdırır. Tam olarak hangi dilde yazdırıldığı bilinmeyen bu kroniğin bugüne kadar gelen Çek ve Leh versiyonları mevcut olmakla birlikte Sırpça olması gereken orijinali ortalıkta yoktur. Konstantin Mihailoviç hatıratında, on yıl hizmetinde bulunduğu Osmanlıların dinsel yapılarını, kurumlarını, kuruluşundan II. Bayezid'e kadar hanedanın tarihini, kimi ikinci elden anlatıları, imparatorluğun gelenek ve göreneklerini anlatmaktadır. Mihailoviç hatıratında tüm bunların yanı sıra, Polonya ve Macaristan krallarının Osmanlılarla yapacakları muhtemel savaşlarda kullanabileceği bilgiler de yer almaktadır.


    
Okuma Üzerine, Marcel Proust
Okuma Üzerine, Marcel Proust'un birey ile kitap arasındaki ilişkiyi ve özgün psikolojik edim olarak okumayı irdelediği, bu edimin kaynaklarına yaptığı yolculuğu içeren bir anlatı. Büyük bir yazarın kitapla kurulan ilişki üstüne derin düşünme denemesi. Aynı zamanda Proust'un kütüphanesinde bir yol haritası olan Okuma Üzerine, bizim şimdi durduğumuz yeri de aydınlatıyor. Hiç kuşkusuz, dostluk, bireyler arasındaki dostluk hava cıvadır ve okuma bir dostluk biçimidir. Ama en azından dostluğun samimî bir biçimidir ve bir ölüye, olmayan birine yönelik olması ona çıkarsız, neredeyse dokunaklı bir hava verir. Dahası o, Öteki bütün dostluk biçimlerini çirkinleştiren her şeyden bağımsız bir dostluktur. Marcel Proust


Flores Geceleri, Cesar Aira
Semtin bu kısmındaki sokaklar oldukça karanlıktı. Sıklıkla bozulan cıvalı ampuller pembemsi bir parıltıdan öte ışık yaymıyorlardı. Bozulmasalar da ağaçların yaprakları üstlerini peçe gibi örttüğünden çukurlarla dolu çatlak kaldırımlara ürkütücü gölgeler düşürüyorlardı. Rosa ile Aldo kaldırımlardaki bu bozuklukları çoktan ezberlemişlerdi, zaten kol kola girip sıklıkla duraksayarak yürüdükleri için yaşıtlarının hayatını karartan düşüşlerden korunuyorlardı. Sokakların her gece biraz daha karanlığa gömüldüğünü fark ediyor ve bunun sebebini merak ediyorlardı. Ekonomik kriz nedeniyle pizza dağıtıcılığı yapmak zorunda kalan ihtiyar Aldo ile Rosa Peyró çifti, her gece Buenos Aires'in Flores semtinin sokaklarını arşınlamaktadır. Çiftin genç bir meslektaşının kaçırılıp öldürülmesiyle sahneye çıkan Başsavcı Zenón Mamaní de, gerçekle kurgunun kördüğüm olduğu Flores gecelerinde esrarengiz bir davanın peşine düşer. Roberto Bolaño'nun "çağdaş İspanyolca edebiyatın en iyi yazarları" arasında gösterdiği César Aira, kalıplara sığmayan bu kitabında, gerçeküstüyle acı gerçekler arasında mekik dokuyor.


Mart, Alper Atalan
Banka tıklım tıkış. Sürttürüyorum kartı numaratör cihazına; 316. Sıradaki numara 264. ‘E, hani bankanın kendi müşterisine özel bi kıyağı vardı? Öne alıyordu beni' demiyeceksin. Dememeyi öğrendin. Özel varsa, senden özeli de var. Siyah kartlısı, premier katlısı, elityum yatlısı, müşteri temsilcisinin kankası, güvenlik görevlisinin akrabası… Her daim önünde bir yirmi kişi olacak zaten. 316 eksi 264 = 52… Düş 52'den…30. Demek; 30 kişi de benim gibi özel olmayan, özel müşteri. Tamam. Oturup bekleriz hepimiz. İşimiz ne? Metropolde zaman, endişeli modernler, vesveseler, korkular, eski defterler, kıpır kıpır takıntılar. Dalakşehir, botoks, "Müezzinin sesi hicaz davudi mi?", "Eskiden buralar dutluk muydu?", peçeteye yazılamayan Mihriban, kırmızı akan dijital kat numaraları, gevezeler, mobilyacı Balzac, kaosu görünce kıkırdayan zekâlar, tek tesellisi pişmanlık olan mağluplar... Alper Atalan, açılmayan kapıları, marketleri, bankaları, patinaj yapan arabaları, hiç susmayan muhabbetçileri anlatıyor. Koşa koşa. Nefes nefese. "Son düzlükte" sağrısında güldür güldür bir mizahla edebiyat şehrengizine giriyor. Mart, uzuun bir Mart hikâyesi...


Bağzı Şeylere Öyküler & 28 Yazardan Gezi Parkı Öyküleri, Kollektif,Kadir Yüksel
"Gezi Direnişi" kuşkusuz, bu topraklarda yaşanmış en önemli toplumsal hareketlerden birisidir. Mayıs ayının son günlerinde kıvılcımlanan, antidemokratik ve dayatmacı uygulamalarla felce uğratılmış bir toplumun üzerindeki ölü toprağını kaldıran direniş, siyasal ve toplumsal açıdan kimsenin tahmin edemeyeceği bir aşamaya ulaştı. Böyle bir sürece tarihsel olarak tanıklık edebilecek, yol gösterebilecek sanat yapıtlarının varlığı her zamankinden daha fazla önem kazanıyor. 28 öykücünün kaleminden derlenen "Bağzı Şeylere Öyküler", Gezi Direnişi'nin farklı boyutlarına odaklanmakla birlikte, sanatçının önünde açılan olanakların da göz ardı edilmemesi gerektiğini müjdeliyor. Yaklaşık iki aydır biriktirilen deneyimin yansıdığı bu derleme, bu topraklarda daha önce eşine benzerine rastlamadığımız bir sanatsal üretimin doğum sancılarını çektiğimizin de göstergesidir.


Bir Kentin Tarihi Serencamı Ankara / Kent ve Siyaset Yazıları, Mimar H. Ali Ulusoy
Dünya da yaşanan bütün olumsuzluklar rağmen bizler; mimarlar, meslek adamları ve sivil toplum örgütleri, kentin gerçek sahipleri olarak, dünyamızın ve kentlerimizin daha yaşanılır, daha sağlıklı, daha güvenli, kentin olanaklarından herkesin eşit yaralandığı yaşam alanlarının yaratılması yönünde çabalarımızı artırarak sürdürmek zorundayız. Bu çabalar aynı zamanda dünya barışına, dostluğa, kardeşliğe, farklı kültürlerin barış içersinde bir arada yaşamasına, demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, bir yaşam biçimi olarak yaygınlaşmasına katkı sağlayacaktır. Bu kitap, kent mücadelesine ışık tutması amacıyla çeşitli zamanlarda ve ortamlarda yapmış olduğum konuşmaları ve düşüncelerimi içermektedir.


Ben Bir Ağacım, Orhan Pamuk
Orhan Pamuk, diğer kitaplarından bu parçaları kitaba alırken metinlere dokundu, eski yazılarını değiştirdi, cümleler, paragraflar ekledi, başlıklar koydu. Pamuk'un kırk yıllık yazarlık hayatının en güzel sayfalarından yapılan bu seçme hem onun yeni ve genç okurlarının, hem de yazarın eski takipçilerinin ilgisini çekecek. "Kitabın kalbinde, hakkında hayaller kurmaktan hoşlandığım iki konu var: Tarihin esrarlı yüzü ve çocukluk ve öğrencilik yıllarının hatıraları. Romanlarımda ve düzyazılarımda bu iki kaynağa hep geri döndüm. Her seferinde de iki konunun kafamda iç içe geçtiğini hissettim. Yani: Tarihin çocuksu yanı ile çocukluğun tarihsel yanı."


Korkak ve Canavar / Perg Efsaneleri 1. Kitap, Barış Müstecaplıoğlu
Eserleri 8 dile çevrilen ve özellikle Çin'de büyük bir ilgi toplayan Barış Müstecaplıoğlu'nun Perg Efsaneleri serisinin ilk romanı Korkak ve Canavar, Türkiye'de fantastik kurgu edebiyatının da ilk romanı. Günümüzde bir klasik olan bu eser, hayal gücü ile insani duyguları buluşturma başarısıyla birçok okulun edebiyat derslerinde okutuluyor. Bize yeni bir diyarı keşfetmenin tadını yaşatırken, aslında insanın kendini keşfetmesini anlatan Korkak ve Canavar'da, sıradışı kahramanlarımız Leofold ve Guorin'in sürprizlerle dolu yolculuklarına eşlik ediyoruz. Perg Efsaneleri, bizden farklı olanı, farklı görüneni ve farklı yaşayanı sevebilmek üzerine yazılmış en güzel öykülerden biri...


Sözde Terörist, İsmail Saymaz
Sözde Terörist'te İsmail Saymaz, 30 ayrı dava dosyasını incelediği; annesiyle beraber cezaevinde volta atan iki yaşındaki Şana'nın, taş atan çocuk Berivan'ın, "parasız eğitim" pankartı açan Berna ve Ferhat'ın, oğlunu andığı için yargılanan Ayşe Karakaya'nın, Kürt sanılıp linç edilen Balgün Ailesi'nin, katılmadığı cinayetten müebbet alan yazar Doğan Akhanlı'nın, İbrahim Tatlıses'i vurdurmakla suçlanan avukatın, askeri casusluk örgütünün lideri denilen bir genç kadının ve daha onlarca "sözde terörist"in hikâyesine ışık tutuyor.


Charlotte Bronte'nin Gizli Günlükleri, Syrie James
Charlotte, Emily, Anne ve Branwell... Bronte kardeşler rüzgârın korkutucu bir uğultu ile estiği, soğuğun ve hastalığın kol gezdiği uzak bir köyde, birbirlerine hikâyeler anlatarak, her hikâyede yaşadıkları ıssızlıktan bir adım uzaklaşarak hayata tutunurlar. Yıllar sonra, edebiyata olan tutkuları artarak devam eden kardeşlerden Charlotte, dünya edebiyatına gelmiş geçmiş en güçlü kadın karakterlerden birini; Jane Eyre'i, armağan edecektir: Sade ve dış dünyaya kapalı bir hayat yaşamış olsa da Charlotte Bronte, gizli kalmış olan tutkulu yanını yazını aracılığıyla yansıtır. Bir yanı ise yazdığı gibi bir aşk yaşamayı hayal etmektedir. Nihayet bir gün ateşli bir talipten gelen bir evlilik teklifi, evin sakin ve sessiz havasını karıştırır. Bunun üzerine Charlotte günlüğüne döner ve kendiyle bir hesaplaşmaya girişir. Romanlarının arka planını oluşturan gizli aşkları, her biri yetenekli bir sanatçı olan kardeşler arasında yaşananlar, hayaller ve hayal kırıklıkları böylece kâğıda dökülür. Jane Austen'ın Kayıp Anilan'nın yazarı Syrie James, bu kez Charlotte Bronte'nin Gizli Günlükleri'yle titiz bir araştırma sonucu elde edilmiş tarihi gerçekleri kurguyla ustaca birleştiren, son sayfaya dek merak uyandırıcı olmayı başaran bir romana imza atıyor. "Aşkın kazları hakkında yazmışımdır. Uzun zamandır, kalbimin kimseye göstermediğim bir köşesinde, bir erkekle yakın bir ilişkinin hayalini kurmuşumdur, her Jane'in kendi Rochester'ını hak ettiğine inanırım; hak etmez mi?"

    
Beyaz Yalan, Andrea Gillies
Benim adım Michael Salter ve ölüyüm; bildiğim bir şey varsa o da ölü olduğum. Bunun haricinde... Bunun haricinde kalanlarla ilgili yalnızca tahmin yürütebilirim. Michael'ın öldüğü gün biri masum bir yalan söyledi. Ağızdan ağıza dolaşırken büyüdü o yalan ve sonunda gerçeğin yerini aldı. Büyük Salter ailesi gerçekle yüzleşmek yerine onu yeniden yazdı, inanmayı seçtikleri şeyin zamanla onları nasıl dönüştüreceğini bilmeden. Yıllar sonra, bu kez istemsizce hatırlanmış "masum bir gerçek" akışı tersine çeviriyor. Ağızdan ağıza dolaşırken büyüyor o gerçek ve geriye devasa bir suçluluk duygusu kalıyor, tüm ailenin yüzleşmesi gereken. 2010 Orwell Kitap Ödülü sahibi Andrea Gillies, sıradışı bir kurgu, derinlikli karakterler ve zarafet içeren sürükleyici romanıyla bize ihtişamlı bir ailenin usul usul çürüyen kalbini açıyor.
"Gillies dokunduğu her şeye büyü katıyor." Sunday Times
"Kesinlikle sarsıcı...Saflara büyük bir yazar katılıyor." Daily Express
"Fazlasıyla tesirli." Guardian